İnsana Dair.. Eski Günleri Özleyen Bir Nesil Olmaktan Çıkın..
İnsana Dair..
Eski Günleri Özleyen Bir Nesil Olmaktan Çıkın..
Yaşadığımız her günü bir öncekiyle kıyaslamak yapımızda var.
Geçmişi geçmişte yalnız bırakamayız çoğu zaman. Yara bere olsa dahi geçmiş,
şimdiki zamanımızın değerini anlamakta bir ölçü olur.
Zaman zaman eskiye özlem duyarız; hatta “şu günleri bir atlatsam” diye şikâyetçi
olduğumuz günleri bile özlediğimiz olur.
Ancak bizi neyin beklediğini bilmediğimizden, gelecek, yaşanmışlıklar kadar heyecanlandırmaz bizi. Belki geleceği düşünmemeyi, plan kurmamayı, vizyon belirlememeyi ruh sağlığımız için gerekli gördüğümüzdendir heyecansızlığımız.
Ya
da “yaralı bir yaşanmışlıktan daha kötü ne olabilir ki” sorusunun gelecekte bizi
rahatlatmasındandır.
Oysa “geleceğin geçmişten daha insaflı” olacağının garantisi
yoktur. Ve çoğu zaman gelecek geçmişten daha acımasız çıkar;geçmiş günlerin
telafisine izin vermez.
Bunu tahmin ediyor olmalıyız ki, her zaman eskiden kalan güzel günlerimizi isteriz. Geleceğin hayali çok sıkıcı gelir çoğumuza.
Oysa
gelecek de bir gün geçmiş olacak. O zaman geçmişe “geceye güzel bir söz
bırakmak için”de olduğu gibi neden güzel bir yaşanmışlık bırakmayalım?
Geçmişte takılıp kaldığımız başarısız sonuçlardan aldığımız
dersleri neden geleceğin kılavuzu olarak görmeyelim ve neden sadece geçmişin
karanlık dönemlerine takılıp kalalım.
Mümin Sekman’ın güzel bir cümlesiyle karşılaştım gezinirken
okuma dünyasında:
“Geçmişteki başarısız sonuçlara takılıp kalmayın. Eğer bizi
yaratan sürekli geçmişimize bakarak yaşamamızı isteseydi, gözlerimiz ensemizde
olurdu!”
Geleceğin, yaşandıkça bizleri hayal kırıklığına uğratması,
bizi geçmişe takılıp kalmaya mecbur bırakmamalı. Ayrıca, bizlere “eski günleri
özleten” bir anlayışın peşinden gitmek ne derece sağlıksızsa, “güzel günlerin
geleceği” umudunu verenlerin peşinden gitmek o derece sağlıklıdır.
Sağlıklı aklımızın şimdiki hali, bize eskileri düzelttirmez,
gelecektekileri dizayn etmemize yardımcı olur;geçmişi dizayn etmemizde değil.
Eski günleri özleyenlerin, eski yaşamlarını, yaşamın her
alanında -siyasette,sağlıkta, mekânda, toplumsal alanlarda- özlemeleri onları ne
derece vizyon sahibi yapar orası muamma!
Geleceğimizin geçmişten daha konforlu olmasını istiyorsak,
zamanın ileriye doğru aktığını aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Aksi durumda, varsa
trajik bir geçmişimiz, geleceğimiz de
aynı trajedinin aktörü olur.
“Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.” Demişler.
Geleceği dizayn etmenin yolu da uyanık kalıp devamlı ileriye
doğru bakmaktır.
Size geçmişi vaat edenler, esasında kendisini size
alkışlatmayı seven, sahip olduklarını koruma endişesi taşıyan ve belli bir
misyonu taşımayan vizyonsuz kişiliklerdir. Bu kişiliklerin arkasında takılmak da
kendine saygı duymayanların yapacağı bir şeydir.
Bu kişiliklerde ego, vurdumduymazlık, duyarsızlık, empati eksikliği,
gibi birçok olumsuz özellikler görebilirsiniz. Özgün ve yaratıcı olmak gibi bir
dertleri yoktur; vizyonsuzluğu bir vizyon olarak benimserler. Yerlilik veya
millilik bunların yakınlarından bile geçmez.
Medet umdukları yabancıların beslemeleri olarak varlıklarını sürdürebildikleri yere kadar sürdürmeyi olağanüstü bir başarı olarak sunarlar.
Fikirlerinin veya düşüncelerinin patenti başkalarına aittir.
Özgün fikirler üretmedikleri
için geçmişe özlem duymayı ve geçmişi özletmeyi varlıklarının devamı için
olmazsa olmaz olarak görürler. Cibilliyet ve milliyet konusunda
komplekslidirler.
Böyle kişiliklerin hitap ettiği kitle, kör, sağır ve dilsiz olarak geçmişten kopamayan kitle durumundadır.
Geleceklerini “başkalarının
verdikleri kadarıyla” inşa eden bir kitlenin ne devlete ne de kendilerine zerre
kadar faydası olmaz. Ruhları iflas etmiştir hakikatte. Çünkü ahlakları bile
ihraç edilmiş bir ahlak yapısıdır.
Ne güzel demi Mehmet Akif:
“Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı milli, rûh-ı millidir,
Onun iflası en korkunç ölümdür: Mevt-i küllîdir.”
Ruhen geçmişe ve başkalarına bağlı kalanların sayısının
artması hem kendi nesilleri için hem de yaşadıkları vatan toprağı için oldukça
tehlikeli bir durumdur. Çünkü ruhlarını öldürenlerin bir araya gelip bir güç
oluşturması çok zordur.
Kendini geçmişe mahkum etmeyenler de gelecek için endişelenirler. Gelecek için endişelenenler planlı yaşarlar.
Planlı yaşayanlar da vizyon sahibi olurlar;vizyonszluğu
vizyon edinenlerin değil, ileriye bakanların peşinden giderler.
Yorumlar
Yorum Gönder