Amerika’nın Küresel jandarma rolüne son verme zamanı gelmedi mi?
Amerika’nın Küresel jandarma rolüne son verme zamanı gelmedi mi?
Özellikle 20. Yüzyılın ortalarından itibaren Amerikalılar ve
İngilizler dünyanın her yerinde kendilerini evlerindeymiş gibi hissetmelerinden
öte bulundukları her yerde ev sahibiymiş gibi davranma dönemleri sona eriyor.
Artık Dünyanın sömürülen milletleri bu “ukalalığa” daha fazla tahammül
edemiyor.
Her ne kadar sömürülen ülkelerde, kökleşmiş emperyalizme
bağımlılıklarını sürdürenler, hatta onlarsız hayatın anlamını kavrayamayanlar
olsa da gerek Türkiye gerekse diğer ülke insanları dünyanın yaşanabilir bir yer
olmaktan çıkmasında temel etken olarak bu iki ülkeyi görmeleri ve tepkilerini
gittikçe daha da sert şekilde göstermeleri onların kondofuruna darbe vurmuş görünüyor. Zira yapılan
araştırmalar Amerikalıların kendilerini başka ülkelerde güvende hissetmedikleri
gerçeğini ortaya çıkarıyor.
Oysa daha düne kadar
özellikle Amerikalıların gittikleri yerlerde “lordçuluk” oyamadıklarını
biliyoruz. Hatta bu “lordçuluk” oyununu yakın tarihte iki atom bombasıyla
insanlarını öldürdükleri Japonya’da dahi oynamamış “ukala” zihniyet Japon
halkını bile canından bezdirmiş durumdaydı. Ama artık işler tersine dönmüş
durumda.
Her ne kadar tersine dönmüş desem de elbette Amerikan pastasının lezzetine bağımlı olanlar
“lordlarının” önünde eğilmeye devam edeceklerdir. Bu aşağılık kompleksini tedavi edecek bir
ilaç yok. Ama önemli olan o sözde seçkin azınlığın duruşu değil, önemli olan
ülkesine aidiyetle bağlı olan çoğunluğun duruşu.
Bu duruş, Avrupa’yı işgal eden “Anglo-Saksonların” dünyanın
geri kalan kısmını da işgal etmesine asla izin vermeyecek bir duruş. Yani en
azından umudumuz bu yönde.
İşte Gazze’deki direnişi bu bağlamda ele alacak olursak,
mücadelenin sadece Müslüman-Siyonist mücadelesinden öte bir anlamı olduğunu
kavrarız. Gazze mücadelesi dünyanın “lordlar kamarasının” çöküşünün başlangıcı
olarak tarihteki yerini alacaktır elbette. Bizim için önemli olan bu tarihi
başlangıçta devlet olarak yaptıklarımızın, halk olarak çıkardığımız seslerin,
birey olarak hissiyatımızın ne ölçüde bu başlangıca katkısının olacağıdır.
Anglo-Sakson işgali Avrupa’nın ötesinde kendini gösterdiği
bir gerçek. Ve maalesef bu işgal;Afrika ve Hint Okyanusu'ndaki ticaret yollarına
hakim olmakla ekonomik, bu ticaret yollarını korumak adına bu yay üzerindeki
Amerikan ve İngiliz üslerinin varlığıyla da askeri olarak kendini fazlasıyla
hissettiriyor.
Dünya Ekonomisinin iç içe geçtiği bu dönemde de ticari
işgalin önünü almak zor ama imkansız değil. Amerikan liderliğindeki Batı
emperyalizmine tepki olarak oluşturulan BIRSC gibi alternatif birlikteliklerle
bu işgale bir sor verme çabası umarım kısa zamanda etkisini gösterir. Aksi
halde sadece milletlerin duygusal ve sözel tepkileri bu emperyalist işgali bir
adım dahi geriletmeyecektir.
Artık dünya halklarına parmak sallayan, kendi kurallarını
dayatan, herkese nasıl yaşaması gerektiğini öğreten ve tüm bu faşistliği de
“demokrasi ve insan hakları” kılıfına uyduran Amerika’nın dünya hegemonyası son
bulmalı.Aksi halde Amerika’nın istediği gibi yaşamayan tüm ülkeler bu
emperyalist devletin askeri gücünden nasibini alacaktır.
Her ne kadar dünya insanı Amerikan filmleriyle büyümüş olsa da
artık Amerika’nın bu senaryodaki küresel jandarma rolüne son verme zamanı
geldi. Bu elbette kolay olmayacaktır. Bunun için öncelikle doların hakimiyetini
kırmak gerekiyor ve BRICS gibi birlikteliklerin en öncelikli hedefi de bu
olmalıdır.
Dünya Amerika ‘sız bir hiç değildir;tam tersi dünya Amerika
’sız her şeydir. Amerikalıların “bizsiz
hiçbir şeysiniz” anlayışını Amerika sonrası Afganistan’ı göstererek
örneklendirmesi kimseyi korkutmasın. Oradaki denklem çok farklı.
Amerikalılar neyi
nasıl örnek gösterirlerse göstersinler en azından halklar arasında “Amerikan
karşıtı duyguları”ın artışını asla engelleyemeyeceklerdir. Ve Amerikan askeri
de üslerinden çıkamadan uzunca yıllar yaşamlarını sürdürmeye mahkum
olacaktır;ki şuanda olan bu. Yani olan Amerikan askerlerine oluyor. Zaten
onların rahatlığı kendi devletlerince çok da öncelikli bir mesele değil.
Yorumlar
Yorum Gönder