Kayıtlar

Trump bir taşla iki kuş vurma hesabında..

  Trump bir taşla iki kuş vurma hesabında.. Trump ilk döneminden çok da ders çıkardığını sanmıyorum. En azından yapmak istediği reformların yol ve yöntemlerine yönelik bilgi ve tecrübeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mücadelesini irdeleyerek edinebilirdi. Zira   dışardan bütüncül bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sessiz devrimlerinin ne denli önemli olduğu rahatlıkla anlaşılır. Bakmayın siz trollerin “ne yaptı ki!” gibi   sözüm ona sessiz devrimleri itibarsızlaştıran cümlelerine.. Biz Trump’a dönelim.. “Göçmenler tarafından işgal edildiğine” inanan Trump’ın “gel-git”li politikası aslında olayların başlaması için bir açık kapı niteliğindeydi. Örneğin vergi konusunda oldukça zikzaklı bir yol izlemesi bile onun kararlılığının, güvenirliliğinin sorgulanmasına sebep oldu ve bu da Trump karşıtı küreselci derin devletin aparatlarını hareketlendirdi. Tabi ki her olayda olayların ya da tepkilerin nedeni olarak “küreselci,derin devlet ya da dış güçleri”   göstermek doğr...

Amerika’nın tükenen yumuşak gücü..

  Amerika’nın tükenen yumuşak gücü.. Tarihçi Arnold Toynbee’nin meşhur biz sözü vardı medeniyetlerin yok oluşlarıyla   ilgili: “medeniyetler öldürülmez - intihar ederler” Ya da başka bir çeviri ile “medeniyetler cinayetle değil intiharla ölür.” Kadim geçmişte uygarlıkların yaşayışları arasında keskin farklılıklar varken günümüzde birinin diğerini taklit ederek kendi benliklerini veya kültürlerini yok etmeleri Toynbee’nin sözünü doğrulayan en önemli göstergedir. Mesela 16. Yüzyılın başların kadar doğu toplumuna imrenen Avrupa toplumu, eğer Papalığın baskısı veya otoritesi olmasaydı o gün belki de bir çok gelenek ve göreneklerini terk edeceklerdi. Onları kültürel intiharın eşiğinden alan Papalık kurumunun otoritesi olmuştu. Ama aynı durum 18. Yüzyıl sonrası İslam toplumu için geçerli değildi maalesef. Avrupa’ya giden ilk öğrencilerle başlayan “kültürel intihar” zamanla Osmanlı toplumuna virüs gibi hızla yayıldı. Tabi bu hızlı yayılışta   İslam medeniyetini temsil ...

Hz.İsa’yı Yahudi yapmaktan başka çare yok..

  Hz.İsa’yı   Yahudi yapmaktan başka çare yok.. Siyonizm’in vahşiliği Avrupa’da Yahudi düşmanlığını körükleyince Yahudi veya Yahudi sempatizanları Hristiyanlığın kurucu Hz. İsa’yı da Yahudi yapmaya karar vermişler anlaşılan. Hoş; Hristiyanlığın kurucusu demek de çok doğru değil. Çünkü Hz. İsa çarmıha gerildiğinde(Hristiyan inancına göre) dahi “size bir din bırakıyorum” ya da dinime sahip çıkın” şeklinde bir söz sarf etmiş değil. Ne gariptir ki tarihte Yahudileri mağdur edenler nedense hep Yahudi olduğundan şüphelenilen kişiler olmuştur. Ve   ne gariptir ki Hristiyan dünyasında Hristiyanlığı yok etmek isteyenler de Hristiyan görünümlü Yahudiler olmuştur. Mesela   İsa'yı çarmıha geren kişi olarak bilinen Roma valisi Pontius Pilate’in Yahudi olup olmadığında şüphe edilir aslında. Hakkında fazla bilgi yoksa da, katılığı ve gaddarlığıyla ün salmış bu şahsın her Fısıh bayramı sırasında onlarca mahkumu serbest bırakma alışkanlığı olduğu ve her ne kadar Yahudilere yö...

Hitler’le görüşen Kudüs Müftüsü Emin el Hüseyni..

  Hitler’le görüşen Kudüs Müftüsü Emin el Hüseyni.. Bazen insanlar yaşadıkları dönemde birilerince   verilen mücadeleye bir anlam veremezler, hatta anın konforundan mahrum kalmamak için   anlam verememekle kalmaz, o mücadeleye köstek olurlar.. Filistin bölgesi İngiliz sömürge yıllarının en ateşli dönemlerini yaşarken 1921-1937 yılları arasında Kudüs Baş Müftüsü olarak görev yapan Muhammed Emin el-Hüseynî’nin mücadelesi aslında tam da o dönemin insanlarınca, üstelik kendi halkınca anlaşılamamış mücadelelerden biridir. Evet,kişisel ihtirasları ve Müslümanların “dini lideri”olma arzusu onu esir almış olabilir ama temelde bu günleri öngören bir olgunlukta mücadelesini sürdürmüştür. Onun mücadelesinin temelinde, Yahudilerin Filistin’e daha fazla göç etmesini engellemek ve Yahudilerin Filistin’deki dini ve ulusal emellerine   engel olma vardı. Kendisi 1915 yılında İstanbul’da Mekteb-i Harbiyye’ye girdi, buradan kurmay subay olarak mezun oldu. I. Dünya Savaşı yıl...

Batılı destekçileri İsrail’i terk mi ediyor?

  Batılı destekçileri İsrail’i terk mi ediyor? 2023’ten bu yana değişmeyen bir nefret hissiyle kadın çoluk çocuk demeden öldürmelere devam eden ve bunu “hobi” haline getiren   İsrail, zaman geçtikçe uluslararası destekçilerini kaybediyor. Bunda HAMAS’ın stratejisinin etkisi elbette büyük ama asıl etkili olan “vampir” gibi kandan beslenen Netanyahu’nun pervasızlığı ve kana susamışlığının getirdiği orantısız ruh hali.. En son Fransa, Kanada ve İngiltere liderleri bir araya gelerek İsrail’in Gazze halkına yönelik insanlık dışı uygulamalarını açık dille eleştirmişlerdi. Gazze'ye iki aydır uygulanan gıda ve yardım ablukasının kaldırılmasını talep eden bu liderler İsrail’in yardım ablukasına başvurmasını insanlık dışı bir eylem olarak nitelemişlerdi. Peki bu devletlerin gerçekten de iyi niyetli biçimde Gazze halkını düşündükleri söylenebilir mi? Yıllarca İsrail’in Gazze halkına   yönelik soykırımına destek veren bu devletlerin Gazze ile ilgili İsrail’e yönelik eleştiril...

Aziz Bartolomeus Katliamı.

  Avrupa'nın utanç verici geçmişlerinden sadece bir kesit.. Aziz Bartolomeus Katliamı .   Tarihler 1572’’yi gösterdiğinde Hıristiyan dünyası, tarihin en utanç verici hadiselerinden birini tarihe geçiriyordu. Üstelik bugünün medeniyet(!) Sözcülerinden   Fransa ve İspanya Flanderes ismindeki bir bölge için bir birbirleriyle amansızca savaş halindeydi .   Modern(!) Avrupa medeniyetsizliğin dibini görüyordu.   Peki   1572’de   yaşanan vahşet neydi? Aziz Bartolomeus Katliamı. O dönemde Fransa tahtında Katolik bir kıral vardı.Ama tahtında rahat oturamıyor, tedirginlik her defasında onu psikopatlığa daha fazla meylettiriyordu. Neden tedirgindi? Çünkü Protestan asilzadeler Katolik bir kraldan haz etmiyorlardı. 1572 yılında Fransa kralı IX.Charles adında biriydi. Tabi bir de hadisenin bir diğer kahramanı vardı Catherine de Medicis adında da bir annesi vardı .   Bu bayanın da bir huyu vardı; oğlunun düşman olduğu ülkeye yani İspanya ‘ya adet...

Gorbaçov’un alkolle mücadelesi..

  Gorbaçov’un alkolle mücadelesi.. Mihail Sergeyeviç Gorbaçov..Sovyetler Birliği’nin son lideri. Ukrayna kökenli yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve zamanla siyasette hızla yükselmişti.. Kendisi iktidara geldiğinde çok şeyler yapmak istiyordu.   Kendisinin dediği gibi: İyi büyük işler.. Özellikle Sovyet ekonomisini canlandırmak onun belki de tek öncelikli hedefiydi. Yalnız ortada büyük sorun vardı. Ruslar gencinden yaşlısına,erkeğinden kadınına hemen hemen hepsi alkol bağımlısı gibiydiler. Bu toplumsal bir sorundu;dahası ekonomik bir sorun. Gorbaçov’a göre, işçi sınıfının alkol bağımlılığından kaynaklanan “düşük çalışma disiplini”, Batı’nın ekonomik güç olarak Sovyetlerle aralarındaki uçurumu kapatma nedenlerinden bririydi;hatta en önemli nedendi. Ülkede çok ciddi bir alkol tüketimi vardı ve u tüketim her geçen gün artarak devam ediyordu. Örneğin; Devrimden önce ve Stalin döneminde ülkede kişi başına düşen alkol tüketimi yılda beş litreyi geçmiy...