Batılı destekçileri İsrail’i terk mi ediyor?
Batılı destekçileri İsrail’i terk mi ediyor?
2023’ten bu yana değişmeyen bir nefret hissiyle kadın çoluk
çocuk demeden öldürmelere devam eden ve bunu “hobi” haline getiren İsrail, zaman geçtikçe uluslararası destekçilerini
kaybediyor. Bunda HAMAS’ın stratejisinin etkisi elbette büyük ama asıl etkili
olan “vampir” gibi kandan beslenen Netanyahu’nun pervasızlığı ve kana
susamışlığının getirdiği orantısız ruh hali..
En son Fransa, Kanada ve İngiltere liderleri bir araya
gelerek İsrail’in Gazze halkına yönelik insanlık dışı uygulamalarını açık dille
eleştirmişlerdi. Gazze'ye iki aydır uygulanan gıda ve yardım ablukasının
kaldırılmasını talep eden bu liderler İsrail’in yardım ablukasına başvurmasını insanlık
dışı bir eylem olarak nitelemişlerdi.
Peki bu devletlerin gerçekten de iyi niyetli biçimde Gazze
halkını düşündükleri söylenebilir mi?
Yıllarca İsrail’in Gazze halkına yönelik soykırımına destek veren bu
devletlerin Gazze ile ilgili İsrail’e yönelik eleştirilerini çok da iyi niyetli
olarak görmüyorum. Ortada halisane bir tutumdan ziyade bu insanlar üzerinden
siyasi şov var. Ve siyasi şov tamamen Truamp’lı Amerika’nın AB politikasına
karşı gösterilen bir şov.
Trump’ın desteklediği (desteğinde azalma olsa da..) İsrail’in
tamamen ABD kontrolünde olması ve Netanyahu’nun aldığı kararlarda bu liderleri
pas geçmesi bu şovun en büyük sebeplerinden biridir. Bu nedenle AB ülkeleri –buna
yakında Almanya da dahil olacaktır- Ortadoğu’ya yönelik kararlarda kendilerini
pas geçen Netanyahu’lu İsrail’e bir ders vermeye kararlı.
Netanyahu’nun her fırsata, sıklıkla ve kızgın bir şekilde bu
ülkeleri antisemitizmi körüklemekle itham etmesi, aslında İsrail aleyhine olan
bu gelişmelerin ciddiyetinin boyutunu bize göstermektedir.
Netanyahu’nun “Batılı”
destekçilerini kaybetmeye başlaması onu iç siyasette de zor dururuma sokmuş
durumda. Bu aralar oldukça öfkeli ve sinirleri bozuk.
Netanyahu’lu Siyonistlerin “antisemitizm” safsatasıyla
kendilerini masumlaştırmaya çalışmaları ve bunun üzerinden “yürümeleri” bu
tarihe kadar işe yarıyordu ancak artık bu safsata Batılı liderleri tarafından
da kulak arkası edilmektedir.
Zaten Fransa'da dışişleri bakanı Jean-Noël Barrot “İki
devletli çözümü savunan herkesi antisemitizmi teşvik etmekle veya Hamas'ı
[desteklemekle] suçlamak saçma ve iftiradır" diyerek bu safsatayı kulak
arkası etmiş durumda. Batılıların bu safsatayı dikkate almamaları bu aşamada
gayet doğal..
Çünkü bu Batılılar
için “dini veya teolojik söylemler “menfaatlerine dokunana kadar geçerli
argümanlardır ve menfaatlerine dokundukları
andan itibaren teolojinin bunlar açısından hiçbir anlamı yoktur ve öyle de olmaktadır;
Tevrat’ta Zebur’da ya da İncil’de ne yazıldığı, kimlere nerelerin vaat edildiği
çok da önemli değildir.
Nitekim; Netanyahu ve kabinesinin teolojik sapkınlığı ve bu sapkınlığın
sonuncu olarak ortaya koydukları pervasızlık belli bir noktadan sonra o
bahsettiğim Batılıları bir anda tutum değiştirmelerini sağladı.
Bu değişen tutumun en somut etkisi ilk başta Washington'daki
iki İsrail büyükelçiliği çalışanının öldürülmesiyle kendini gösterdi. Bu
İsrail’e Batılıların net mesajıydı.
BM yetkililerinin binlerce bebeğin birkaç saat içinde
ölebileceğini iddia etmesine yönelik Ntanyahu’nun "Birkaç gün önce, üst
düzey bir BM yetkilisi 48 saat içinde 14.000 Filistinli bebeğin öleceğini
söyledi. Birçok uluslararası kuruluşun bu yalanı yaymada suç ortağı olduğunu
görüyorsunuz, Basın bunu tekrarlıyor. Kalabalık buna
inanıyor. Ve sonra genç bir çift Washington'da vahşice vuruluyor"
şeklindeki cümlesi dediğimi “mesajı”
doğruluyor aslında.
Netanyahu’nun adeta ağlayarak sızlayarak X hesabında yazdığı
“Hamas’ın amacı Yahudileri yok etmek, Yahudi devletini yıkmak” gibi cümleleri
artık bir anlam ifade etmiyor. Çünkü Ortadoğu’yu şekillendirme sürecinde bu
devletleri-İngiltere-Kanada-Fransa gibi-pas geçen Netanyahu, Batılıların
Ortadoğu coğrafyasındaki menfaatlerine engel teşkil ediyor artık.
Batılıların kendisinden uzaklaştığını net şekilde gören
Netanyahu mağdur eebiyatı yapıp ters psikolojiyle "Başkan Macron'a,
Başbakan Carney'e ve Başbakan Starmer'a şunu söylüyorum: Toplu katiller,
tecavüzcüler, bebek katilleri ve kaçırıcılar size teşekkür ediyorsa, adaletin
yanlış tarafındasınız demektir." cümlelerini kurmaya devam ede dursun
şimdi daha büyük bir sorunla karşı karşıya.
Bu büyük sorun, emekli veya eski generallerinin (yıllarca Gazze kanı dökmüş olalar özellikle )
kendisini amansız bir şekilde eleştirmeleri ve bu eleştirilerin yavaş yavaş iç
kamuoyunda dikkate alınmaya başlanması.
Bu durum Netanyahu için her şeyden çok daha tehlikeli..
Mesela bunlardan biri İsrail Ordusunda Genel Kurmay Başkanı
yardımcılığına kadar yükselmiş olan Yair
Golan..
"Aklı başında bir ülke sivillere karşı savaşmaz, hobi
olarak bebek öldürmez ve bir nüfusu kovma hedefi koymaz" diyen bu
eski general ülkesini bebek öldürmeyi hobi olarak görmekle suçlayacak kadar
sert ifadeler kullanabiliyor.
Golan ülkesinde popüler bir siyasetçi. Bu nedenle bu kadar
ağır eleştirisi oldukça yankı uyandırdı İsrail kamuoyunda. Tabi büyük de tepki
aldı. “Orduyu kast etmedim, iktidarı kast ettim” diyerek bir nebze geri atsa da
eleştirilerin özünde bir sapmaya gitmedi.
İsrail’de Filistin zulmünü eleştirenler genelde “dışlanmış”
sol kesimden ibarettir. Bunlar da ciddi anlamda ambargoya maruz kaldıklarından
etkileri yok denecek kadar azdır. Ama “sağ”dan olup da böyle bir eleştiri
yapılınca dikkatler kesiliyor tabi.
Golan’ın sözleri o kadar etkili oldu ki Başbakanları Netanyahu
bu açıklamalar için "utanç verici antisemitik kan iftiralarının
yankısı" şeklinde açıklama yaprak tepki göstermek zorunda hissetti
kendini.
Aslında daha önce de eski savunma bakanı ve genelkurmay
başkanı Moşe Yaalon İsrail'i etnik
temizlik yapmakla suçlamıştı.
Devamlı surette “rehinleri” işleyerek Siyonizm’in öfkesini
canlı tutan İsrail medyası da bu tür eleştirilerden ötürü afallamaya başladı. 53000’den fazla insanın ölümünü hiçbir şekilde
gündeme getirmeyen İsrail medyası kamuoyunu sağlıklı bilgilendirmemeleri
nedeniyle gerek satışlarda gerekse okuma oranlarında ciddi düşüş yaşayınca Gazze’nin
harabeye dönmüş fotoğraflarını paylaşmaya başladılar.
BM^’nin zaman geçtikçe İsrail’e karşı sert tutumu ve
eleştirisi de dikkatlerden kaçmıyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Gazze'deki
Filistinliler, bu acımasız çatışmanın belki de en acımasız evresini
yaşıyor" diyerek İsrail’e yönelik eleştirilerini kararlıca ve korkusuzca
sürdürüyor. Tabi bu kararlılığın dünya kamuoyuna yönelik bir aldatmaca olup
olmadığını zaman gösterecek..Zamanın şu ana kadar bize gösterdiği ise;evet bu
sözde kararlılık ve sözde sert tutumlar tamamen bir aldatmacadan ibaret, barışı
korumakla yükümü olan BM’nin halen işe yarar olduğunu göstermeye yönelik bir
göz boyama. Zira her gün bir önceki günden daha fazla insan öldüren İsrail
öldürme kararlığını süründürüyor..
Yorumlar
Yorum Gönder