Kayıtlar

Amerika’nın Küresel jandarma rolüne son verme zamanı gelmedi mi?

  Amerika’nın Küresel jandarma rolüne   son verme zamanı gelmedi mi? Özellikle 20. Yüzyılın ortalarından itibaren Amerikalılar ve İngilizler dünyanın her yerinde kendilerini evlerindeymiş gibi hissetmelerinden öte bulundukları her yerde ev sahibiymiş gibi davranma dönemleri sona eriyor. Artık Dünyanın sömürülen milletleri bu “ukalalığa” daha fazla tahammül edemiyor. Her ne kadar sömürülen ülkelerde, kökleşmiş emperyalizme bağımlılıklarını sürdürenler, hatta onlarsız hayatın anlamını kavrayamayanlar olsa da gerek Türkiye gerekse diğer ülke insanları dünyanın yaşanabilir bir yer olmaktan çıkmasında temel etken olarak bu iki ülkeyi görmeleri ve tepkilerini gittikçe daha da sert şekilde göstermeleri onların kondofuruna   darbe vurmuş görünüyor. Zira yapılan araştırmalar Amerikalıların kendilerini başka ülkelerde güvende hissetmedikleri gerçeğini ortaya çıkarıyor. Oysa   daha düne kadar özellikle Amerikalıların gittikleri yerlerde “lordçuluk” oyamadıklarını biliyoru...

Fransızların Yahudilerle imtihanı-Drayfus Olayı

Fransızların Yahudilerle imtihanı-Drayfus Olayı 1892’de adeta antisemitizminin (aslında bu kavramı kullanmamak lazım;zira Siyonizm’in meşruiyetini perçinleştiren bir kavram ancak bir şeyleri ifade etmek adına kullanmaktan başka bir yol yok gibi..) yayın organı gibi çalışacak olan bir gazete kurulmuştu Fransa’da: La Libre Parole. La Libre Parole gazetesi Fransa’da Panama skandalından tutun da bir çok skandalı cesurca yazan sosyalist bir çizgide yayın yapan bir gazeteydi. Gazetenin Yahudi düşmanlığı o kadar fazlaydı ki bağışçılarını tanıtım şekilleri bile antisemitik cümleler içeriyordu. Örneğin; “Yahudileri fırınlarına koymak isteyen bir aşçı tarafından 5 frank, tüm Yahudileri ve Masonları yok etmeyi hararetle isteyen bir papaz tarafından 2 frank, son Yahudi için neşeyle bir Reguiem(ayin) söylemekten mutluluk duyacak olan Poitou’nun papazından 6 frank..” gibi Zaten gazetenin patronu Édouard Drumont 'un kendisi, Fransa'daki antisemitik hareketin başlangıcı olarak kabu...

Patlayan cihazlar üzerindeki sis perdesi kalkıyor..

  Patlayan cihazlar üzerindeki sis perdesi kalkıyor.. Geçtiğimiz günlerde Lübnan’da Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazları ve aardından da telsizleri patlamış ve binlerce kişi yaralanmış yaklaşık 40 kişi de ölmüştü. Patlamanın o gün için gün yüzüne çıkan kısmını öldüren “bip sesi” başlıklı yazımda belirtmiştim. Bu çağrı cihazlarının nasıl patlatıldığına yönelik ilgileri almamızı engelleyen siz perdesi zamanla dağılıyor ve yeni yeni bilgiler edinmeye başlıyoruz. Uzmanların hemfikir olduğu nokta cihazların içine patlayıcı konduğuydu. Bu noktada haklı olduklarına yönelik bir şüphe yok. Peki nasıl? İsrail ajanları tarafından Lübnan’a sokulan bu cihazların zayıf bir noktası vardı;o da bataryalarıydı. Konuyla ilgili Reuters haber ajansı bir araştırma yapmış ve bu cihazların pillerini incelemey almış. Cihazları söken İsrail ajanlarının pillerden birinin normal pillerden daha küçük olduğunu fark etmişler. Ve derinlemesine   yapılan araştırmalarda bu pilin küçük ama ...

İsrail güvende; pe ki ya dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan Yahudiler?

  İsrail güvende; pe ki ya dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan Yahudiler? HAMAS’ın 7 Ekim günü Gaspçı İsrail’in gaspçı “yerleşimcilerine” yönelik saldırısı İsrail Devleti için olumlu bir takım değişiklikler yapmış olabilir..Mesela halen Ortadoğu’da istediği gibi at koşturuyor olmanın özgüveni ile daha pervasız ve kendilerine vaat edildiğini söyledikleri hedeflerine daha bir iştahla yöneliyor olabilirler; ya da istihbarat ağlarını test edip başarısıyla gurur duyup daha yeni oluşumlarla bu ağlarını güçlendirme fırsatı yakalamış da olabilirler ama ya dünyanın geri kalanındaki dindaşları? Onlar için aynı olumlulukta cümleler kurmak o kadar da kolay değil.   HAMAS 7 Ekim saldırılarını planlarken acaba İsrail sınırları haricinde yaşayan Yahudilerin kendilerini huzursuz ve güvensiz hissetmelerini sağlayacak tepkileri hesaplamış mıydı? Eğer bunu hesaba katarak 7 Ekim saldırısını gerçekleştirdiyse büyük bir üst akla sahip olduklarını söylemek mümkün. 1948 hatta 1941 ve 1945 y...

Siyonistler ona “Şeytan’ın yüzü” derler..

  Siyonistler ona “Şeytan’ın yüzü” derler.. Siyonistlerin   “Şeytan’ın yüzü” olarak tanımladıkları kişi 2017’den bu yana HAMAS’ın lideri olan Yahya Sivar ya da tam adıyla Yahya İbrahim Hasan Sinvar’dı. Kendisi aynı zamanda "Han Yunus Kasabı" lakabını da almıştı. Siyonistlerle iş birliği yapan,Mossad için çalıştığından şüphelendiği kişileri gözünü kırpmadan öldürmesi nedeniyle bu lakapla anılıyordu. Yahya Sinvar da diğerleri gibi Han Yunus mülteci kampında doğdu ve haliyle Siyonistlere yönelik öfkeyle büyüdü. 1989’da  iki İsrail askerinin ve işbirlikçi olarak gördüğü dört Filistinlinin kaçırılıp öldürülmesini organize etmekle suçlandı ve İsrail tarafından dört kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 2011'de kaçırılan bir İsrail askeri karşılığında yapılan esir takasında 1.026 kişiyle birlikte serbest bırakılana kadar 22 yıl hapis yattı. Çıktığında HAMAS   lideri seçildi.   2021 yılında   İsrail tarafından bir suikast girişimine maruz kaldı ama s...

Dünden bugüne Hizbullah..

  Dünden bugüne Hizbullah.. Yatıp kalkıp Hizbullah’ı konuşur olduk. Hizbullah’ı dar kapsamda da olsa ele almadan önce şunu açıklıkla belirteyim: Siyonizm’e ve emperyalizme karşı mücadele eden her kim olursa olsun,nereden geldiğine,ideolojik yapısına hatta dini inancına dahi bakmaksızın desteklerim.. İdeolojilerini, dünya görüşlerini sorgulamak sonraki iş.. Peki Hizbullah denilen yapı ve ideolojik kökeni nedir? Tarihler 1980’i gösterdiğinde Siyonist yapı Lübnan’ı işgal etmişti. Siyonizm’in Lübnan’ı işgaline zemin hazırlayan da 1975’de başlayan iç savaştı. Bu iç savaşın başlamasında   İsrail yanlısı Hristiyan falanjistlerin “otobüs katliamı”na karışmış olmaları büyük etken oldu. Bu falanjistler Filistin Kurtuluş Örgütü olarak bildiğimiz FKÖ ile mücadeleye girişti ve Lübnan adeta yaşanabilir bir yer olmaktan çıktı. Hristiyan Falanjistlerin FKÖ ile mücadelesinden de anladığımız üzere aslında bu iç savaşın ateşini harmanlayan da MOSSAD’ın ta kendisiydi. Zira İsrail vakit kayb...

Mossad & CIA işbirliği mi?

  Mossad & CIA işbirliği mi? Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta daha önce savaş tarihinde görülmemiş bir saldırı gerçekleştirilmiş ve 8 kişi ölmüş 1200’den kişi de yaralanmıştı. İsrail her saldırıda olduğu gibi bu saldırıyı da üstlenmese de İsrail ve Batı medyası ilk sayfalarında “saldırılarda yüzlerce Hizbullah ajanı yaralandı” haberini boy boy vermekten çekinmedi. Yani bu saldırının arkasındaki gücü net olarak İsrail olduğu açık.Tabi ki İsrail’in suikast tarzı saldırıları üstlenmediğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle üstlenmesini de beklemiyoruz. Bu “siber patlama”nın çağrı cihazının birkaç defa çağrı sesi çıkaracak şekilde uyarı verilmesinden sonra gerçekleşmesini dikkate alacak olursak   cihaz sahibinin mümkün olan en ağır şekilde yaralanmasının hedeflendiğini söylemek mümkün. Biz saldırıda kaç kişinin yaralandığını kaç kişinin öldüğünü bir kenara bırakalım saldırı öncesi saldırının net olarak İsrail’i işaret eden gelişmelerine bakalım;şöyle ki: Saldırıdan sadece bi...