Kayıtlar

“Kara zihniyet”: Faşizm

  “Kara zihniyet”: Faşizm Faşizmin yüzü 1930'lar ve 40'lardan bu yana çok bir değişikliğe uğramadı; en azından karakter açısından. Belki değişen tek şey faşizmin modernliğe ayak uydurmasıydı. 2.Dünya Savaşı’ndan sonra Nazilerin ve İtalyan Faşistlerini iktidara getiren ortamı oluşturmak için küçük de olsa birtakım guruplar ortaya çıkmıştı. Ama umduklarını bulamamışlardı. Mesela 1948'de Oswald Mosley tarafından kurulan Birlik Hareketi ve 1968'de kurulan İngiliz Hareketi gibi gruplar 1930'ların taktiklerini kullanmak istediler. O dönemde de bir çoğu “ırkçı” bir göç karşıtı söylemine sarılmışlardı. Tıpkı bu dönemde olduğu gibi. O dönemde olduğu gibi bu sert faşist söylemlerle sokak haydutları oluşturmaya çalıştılar.Tıpkı bu dönemde olduğu gibi. Bu haydutlardan Mussolini’nin “Kara Gömleklileri” gibi bir yürüyüş bu konjonktürde pek etkili olmayacağından sokak sokak, esnaf esnaf gezip içlerindeki “kara nefret”lerini kusmayı tercih ediyorlar. Nerdeyse Dünyanın...

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

  Üç harfli İngiliz piyonları: SAS Emperyalist devletler “modern sömürgecilik dönemi”nde bile karakter(sizşilk)lerinden ödün vermediler. Her dönemde içlerinde bir yerde yatan sömürgeciliği günün/zamanın koşullarına uyarlamayı hep başardılar. Birinci Dünya Savaşı’nda sözde sömürgecilik yapmayacaklarını Amerika’ya taahhüt eden İngilizlerin Mandater sistemi getirmeleri bunun ilk örneğiydi. Çok yakın zamanda ise bu tür sömürgecilik faaliyetlerini paralı askerlerle sürdürerek sözüm ona doğabilecek insan hakları ihlallerinden sıyrılmayı planlamışlardı. Tabi zaman hiçbir şeyin gizli kalmadığı zaman... Gizlilik bu dönemde uzun süre sürdürülebilir değildir. Nitekim İngilizlerin paraları askerleri olan ve   kısaca SAS olarak adlandırılan bu vahşi topluluğun Afganistan’da yaptıkları da bir bir ortaya çıktı. Açılımı “İngiliz Özel Hava Servisi” olan bu vahşi topluluk, BBC’nin yaptığı araştırmaya göre Afganistan’da 6 aylık süre içinde 54 kişiyi yasa dışı şekilde öldürmüştü. Ta...

“Damızlık Kızın Öyküsü” Ve ABD’deki Kürtaj Meselesi

 “Damızlık Kızın Öyküsü” Ve ABD’deki Kürtaj Meselesi  Bizim sözde "insan haklarına saygılı" ve  yine sözde "kadının değerini bilen" olarak bildiğimiz Batı'nın  gizlenmiş, baskılanmış iğrençlikleri "sıkıya geldikçe" kendini birer birer su yüzüne çıkarıyor. Bizde bir alimin vefatı üzerinden kadınları kalkan yaparak söylenmedik sözler bırakmayanlar, ABD 'de kürtaj konusunda toplumun ve önderlerinin neler söylediklerine baksalar, aslında kadının bu “moderin toplumlardaki” yerini çok daha iyi fark edeceklerdir; tabi başka bir gayeleri yoksa! Aslında Batı’da, kendi iç dünyalarında her türlü çirkefliği barındıran ve bu çirkefliği, de ustaca dış dünyaya “hümanist” ya da “feminist” olarak pazarlayanların versiyonlarının âlâsı bizde mevcut. Mesela yıllar önce bir derneğin başında bulunan birinin “Eğitimde fırsat eşitliği için çabalıyoruz” dedikten hemen sonra aynı dakikalarda kurduğu “başörtülülere burs vermiyoruz” cümlesi tam da iç dünyalarındaki nefretin, ...

Ne Rusçuluk Ne Amerikancılık! Sadece Türkiyecilik!

  Ne Rusçuluk Ne Amerikancılık! Sadece Türkiyecilik! Son zamanlarda dış politika oldukça hareketli. Tabi bu hareketliliğin temel amacı küresel güçlerin dünyaya nizam verme çabasıdır. Bu, aslında Türk İslam Medeniyeti’nin altın çağını yaşadığı dönemlerde “ Nizam-ı Alem ” olarak Türklerin geleneksel dış politikasında yer alan vizyoner bir bakıştı. Ama bir zamanlar.. Özellikle 17.Yüzyıl sonlarından itibaren, maalesef, bırakın Nizam-ı Alem düsturuna sahip olmayı Batılıların yeni nizamlarına karşı bir duruşu dahi cesurca sergileyemediğimiz ortada..   Tabi 20.Yüzyılın başlarında Batılılara karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verilen mücadeleyi saymazsak.. Türkiye’nin kuruluş yıllarını bir kenara bırakırsak, tüm kurumlarıyla, rejimiyle oturan Türkiye’nin ilk yıllarından “ 11 Eylül   olayına   kadar” olan dönemde Batılı emperyallerin çerçevelediği vizyonun dışında özgün iradeli bir bakış açısına sahip olmadığımızı veya olamadığımızı kimse inkâr edemez. ...

Yunanistan’ın Dunning – Kruger Sendromu..

Yunanistan’ın Dunning – Kruger Sendromu. Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası Doğu Avrupa'daki statükoya meydan okumaya başlaması her ne kadar Şubat 2022 olarak görülse de bu süreç 2014’te başlamıştı; 2022’nin Şubat’ındaki meydan okuma  ise, sadece Doğu Avrupa’ya değil, AB ülkelerinin tamamına ve de ABD’nin NATO adı verilen ‘paravan şirketi’ aracılığıyla yayılmasına da açık bir meydan okumaydı. Ancak bu meydan okuma ve sonrasında yaşanan sınır değişikliği, sadece bahsi geçen ülkelerin güvenlik endişelerini arttırmakla veya sadece bahsi geçen ülkeler için yeni koşullar ve yeni sorunlar doğurmakla kalmıyor, Türkiye için, Yunanistan için de yeni koşulların, yeni güvenlik endişelerinin getirdiği sorunları doğuruyor. Örneğin Türkiye’nin güvenlik politikasının merkezinde Yunanistan ilk sırada yer alırken, Yunanistan’ın güvenlik politikasının merkezinde de Türkiye ilk sırada yer almaya başlıyordu. Yunanistan’ın, ABD’nin sözde garantileriyle, savaşın kendisi için revizyonizm penceresini açtığına ...

Dünya’nın Kapısındaki Tehlike; Gıda Milliyetçiliği..

  Bazen insanlığın tarım hayatına başlaması “çok da iyi olmadı” demekten kendimi alamıyor değilim Dünya’nın Kapısındaki Tehlike; Gıda Milliyetçiliği.. Son dönemde gıda ürünlerinin ihracatına kısıtlama getiren ülke sayısının haddi hesabı yok. Bu kısıtlamaya AB’nin büyük bir kısmı da dahil;Çin ve Hindistan da.. Ve bu devletler uluslararası ticari dengeyi sağlayan ülkeler de.. Kendi kendine yeten ülkelerin zamanla ürettiklerini dünyanın geri kalanıyla paylaşmama planları, ileri ki dönemlerde ortaya çıkacak hatta şuan için bile çıkmış olan   “gıda milliiyetçiliği”nin, dünyayı kasıp kavuracağının habercisi. Bu milliyetçilik “Fransız İhtilali”nin milliyetçiliğine benzemez; ihtilal milliyetçiliği insanların karşı mücadelesiyle bir noktada engellenebilir ve sınırlı sayıda insanın ölümüyle sonuçlanır. Fakat “gıda milliyetçiliği”yle mücadele etmek hiç te kolay olmaz. Zira mücadele için ihtiyaç duyulan gıdanın alınamaması nedeniyle, dolaylı dolaysız birçok insan mücadele etme...

Vandalizm demişken.. Geiserich.

Resim
  Vandalizm demişken.. Geiserich.. Bu “modern yüzyılda” vandallığı kendine yakıştıramayan Avrupa, bir yansıtma ve vaftizle kendi “Vandal tarihlerinden” kurtulacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar.  Bu yanılgıyı onlara hatırlatacak olan elbette bizler değiliz; zaten buna gerek duymadan kendi kendilerine “utanç verici tarihlerini” sormaya, sorgulamaya başlayan bir “Avrupa Z kuşağı” kendini göstermeye başladı bile. Tarihler MS 455’i gösterdiğinde “barbar” kavimlerden olan (ki Roma kendine saldıran her kavme ‘barbar’derdi.) Vandallar Roma’yı yağmalamaya başladılar. Bu yağmalamada Vandlların lideri Geiserich’di. Geiserich, bir haydut gibi davranıyordu. Aslında kendisi sanıldığı gibi “aptal bir haydut” değildi. Zaten kısa süre sonra son derece yetenekli bir siyasi ve askeri lider olduğunu “aptal” veya “kana susamış bir serseri” olmadığını tüm dünya öğrenecekti. Geiserich‘in Vandal Krallığı’nı kurduğu gün Batı Roma için kâbus dolu günlerin başlangıcıydı. Vandallığın ...