“Damızlık Kızın Öyküsü” Ve ABD’deki Kürtaj Meselesi


 “Damızlık Kızın Öyküsü” Ve ABD’deki Kürtaj Meselesi 

Bizim sözde "insan haklarına saygılı" ve  yine sözde "kadının değerini bilen" olarak bildiğimiz Batı'nın  gizlenmiş, baskılanmış iğrençlikleri "sıkıya geldikçe" kendini birer birer su yüzüne çıkarıyor.

Bizde bir alimin vefatı üzerinden kadınları kalkan yaparak söylenmedik sözler bırakmayanlar, ABD 'de kürtaj konusunda toplumun ve önderlerinin neler söylediklerine baksalar, aslında kadının bu “moderin toplumlardaki” yerini çok daha iyi fark edeceklerdir; tabi başka bir gayeleri yoksa!

Aslında Batı’da, kendi iç dünyalarında her türlü çirkefliği barındıran ve bu çirkefliği, de ustaca dış dünyaya “hümanist” ya da “feminist” olarak pazarlayanların versiyonlarının âlâsı bizde mevcut.

Mesela yıllar önce bir derneğin başında bulunan birinin “Eğitimde fırsat eşitliği için çabalıyoruz” dedikten hemen sonra aynı dakikalarda kurduğu “başörtülülere burs vermiyoruz” cümlesi tam da iç dünyalarındaki nefretin, adeta vakumlanarak saklı tutulmasına ancak dış dünyaya “eşitlikçi özgürlükçü” sloganlarıyla pazarlanmasına apaçık delildi.

Nedeni sorulduğunda ise ‘gülerken bile insanı aldatan sahte bir yüzden gelen gülücüklerle’ kamuoyuna “eşitlikçi özgürlükçü” olarak kendini pazarlayan bu düşüncenin cevabı, “Biz, böyle casus gibi aramızda onları istemiyoruz.” olmuştu.

Batıya dönecek olursak..

ABD’de de 1973 yılında çıkan bir yasaya göre hamileler yaklaşık 24 hafta olarak belirlenen “fetal canlılık noktasına kadar” hamileliğini sonlandırabilme hakkına sahip olmuşlardı.

Bu durumda ABD Anayasası, bir kadının hamileliğini sonlandırma kararını neredeyse şartsız ve ölçüsüz biçimde devlet kısıtlamasından korumuş oluyordu adeta.

Fakat ABD Yüksek Mahkemesi 1973’deki bu yasayı iptal edip, bu hakla ilgili kararı eyaletlere bırakınca olanlar oldu ve “insan haklarının beşiği” olarak bilinen ABD’de aslında kadınların  o övündükleri “insan hakları” kapsamına alınmadıkları gün yüzüne çıkmış oldu.

Meğer bize, yıllarca, enformasyon araçlarını ustaca kullanarak kendi ülkelerini “en modern” ülke olarak  “yutturan” ABD’de kadınların değeri sanıldığı kadar elle tutulur, gözle görülür değilmiş.

Bunu Hillary Clinton’ın yeni yasaya tepki gösteren “"Kadınları daha fazla ezmeyi amaçlayan sinsi düzenlemeler..” cümlesinden anlamak pekâlâ mümkün.

Kadınların ezildiği ancak bu yasayla daha da fazla ezildiğini ve bu yönde endişelerinin arttığını dile getiren Clinton “kadınların adeta cinsel obje olarak görülmesine yok açacak karar” cümlesini de kurmaktan çekinmiyor.

Kadınların vahşice ezildiği ve yalnızca doğum makinesi olarak hizmet ettiği destopik bir Amerika'nın resmini çizen bir roman olan "Damızlık Kızın Öyküsü"nden yola çıkarak bu öykünün gerçekte ABD toplumu için genel geçer bir hikaye olacağından endişe ettiğini açıkça dile getirenlerin sayısı da gittikçe artıyor.

Margaret Atwood’un “Damızlık Kızın Öyküsü’ romanında bir kızın sadece “damızlık” olarak görüldüğü erkek egemen bir Amerikan toplumunun sadece “üreme” amaçlı değer verdiği kadının yaşam mücadelesi gerçek hayat kesitlerinden örneklerle anlatılıyordu.

Kitapta, “Çölde, ‘Taş Yemek Yasak!’ diye emreden bir levha yoktur.” Sözünü bir Sufi atasözü olarak belirtip bu sözden hareketle, toplumu gelecek açısından uyaran duygu yüklü cümleler vardı.

Esasında insanların o günün toplumunda taş yeme eğilimleri yoktu. 

Ve o günün toplumunda insanları eğilim göstermedikleri bir konuda uyramanın mantığı da çok kavranmış değildi. 

Yine o günün toplumunda ne çölde taş arayan biri vardı ne de bulduğu taşı yemeye meyilli biri. O halde bu uyarı nedendi? Onlara yapmayacakları şeyi yapma demenin ne anlamı vardı?

Sorunun cevabı, tasarlanarak oluşturulan sonraki toplumlardaydı. 

Her ne kadar kitap  Batı Berlin’de yazılmaya başlandıysa da büyük kısmı ABD’nin Albaama Eyaleti’nde yazılmış.

Nerede ve hangi toplum düzeninin geleceğini anlatması önemli değil, sonuçta, bizim modernliği(!) kast ederek kullandığımız Batı toplumunun geleceğini anlatan “feminst” bir eser mi?;eser..

Kitabın  konusu gelecekte geçiyor. İnsanlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü doğum oranları çok azalmış. 

Hala doğurgan kalabilen az sayıdaki kadın da yakalanarak damızlık hale getiriliyor. Gerçekten damızlık bir hayvan gibi davranılıyor onlara.

 Hiçbir konuda söz hakları yok. Başlarına taktıkları şapka, atlara takılan gözlük gibi. Sadece önünü görmesini sağlıyor.

 Etrafına bakmak yasak. Olup biten her şeyi görmene gerek yok. Tek açıdan bakacaksın. Sadece önüne bakacaksın…

Bu romandaki ülkede, bütün kadınlar bir anda işten çıkartılıyor ve kadınların bankadaki paralarına el konuluyordu.

Kitap o günün şartlarında yankı bulmadı belki – çünkü o günün toplum bireylerinin taş yemeye niyeti yoktu-ama sonraki oluşan toplumun kanaat önderlerinde yankı uyandırmayı başardı. 

Çünkü sonraki toplumun bireyleri çölde değil belki ama etrafındaki taşları yemeye meyilli aç ruhlu şehvetli, açgözlü bireylerden oluşmuştu.

İşte ABD ‘de kürtaj yasağının kaldırılmasına tepkilerin en önemli gerekçilerinden biri de kadınları romanda olduğu gibi “damızlık kız” konumuna sokulma tehlikesi. 

Tepkiler öyle büyük ki, yargıçlar tehdit edilip evlerini önünde gösteri yapacak boyutta.

Oysa, olmaktan endişe ettikleri “Damızlık Kızın Öyküsü” romanındaki toplum anlatılırken, meselenin sadece “üreme” bazında ele alınmış olması, kitabın Batı toplumunun ahlaki sorununa pek de uyarı niteliğinde olduğu söylenemez. 

Salt güçlü feminist mesajlarla ahlaklı, insana insan olmalarından dolayı saygı gösterme anlayışı kazandırılamayacağını biliyoruz. 

Ama en azından yeni yasayla gayri meşruluğu belli bir seviyede tutmanın amaçlandığı da aşikar.

“Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış” ya! İşte baştan beri kılavuz yanlış Batı toplumu için.

Onları da suçlu ilan etmeyi sağlıklı bulmuyorum esasında. Neticede “Cenneti kadınların ayağına seren” bir kılavuzları yok.

Hatta “Namuslu ve hür kadınlara zina isnadında bulunup sonra dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun. Onların şahitliklerini artık ebediyen kabul etmeyin.

İşte onlar, fâsıkların ta kendileridir.”(Nur üresi 4.Ayet) şekkinde kadının hakkını arayan bir “tanrıları” da..


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..