Kayıtlar

Batı’nın Kâbusu: 2023 Türkiye’si

  Batı’nın Kâbusu: 2023 Türkiye’si Her şey ve   Batı için her kâbus 14 Mayıs 2013’te başladı. Bu tarih; Türkiye’nin 1881’de Duyun-u Umumiye ‘nin kurulmasından bu yana ödeyemediği ama devamlı aldığı dış borçlarının son taksidini 21.Yüzyıln Duyun-u Umumiyesi olan IMF’e ödediği ve böylelikle ayağındaki prangalarından kurtulduğu dönem olması yönüyle bence bir dönüm noktasıdır. Ve bu tarih; Batı tarafından ön görülmese de Türkiye’nin Batı’nın kâbusu olacağı dönemlerin başlangıcıdır. 2013’ün 14 Mayıs’ına kadar yardım programlarıyla desteklenen Türkiye’nin bu yardımlar karşılığında nasıl bir ekonomik ve politik baskıya maruz kaldığını okuyan araştıran herkes az çok bilir ve Türkiye’nin kendi geleceğine kendisinin karar vermesinin o günün şartlarında pek de mümkün olmadığını da..  Ama bu tarihten itibaren artık Türkiye ve Türk halkı kendi geleceğine kendisi karar verecek ve bunu içte ve dışta ardı ardına attığı “bağımsız hareket etme ”adımlarıyla tüm dünyaya göstere...

Emperyallerin kâbusu:Sömürülen Ülkelerin “Kendi Kaynaklarını Millileştirme” politikaları

  Emperyallerin Kâbusu:Sömürülen Ülkelerin “Kendi Kaynaklarını Millileştirme” Politikaları.. Tarihte gelişmemiş ve gelişmekte olan her ülke, dünyanın “süper güçleri” tarafından sıkı markaja tabi tutulmuştur. Markajın gerekçesi çok basittir; o ülkelerde çıkan enerji kaynaklarının millîleştirilme girişimine engel olmak.. Bu “millileştirme” hadisesi emperyal güçler için hegemonyaları altındaki devletleri   kaybetme anlamına geleceğinden onlar açısından kâbustan farksızdır. İran'da Musaddık’ın yapmak istedikleri ile kendisine yapılanlar günümüz Türkiye’sinde yaşananlardan en azından “amaçsal olarak” çok farklı değil. Fark;emperyallerin şu ana kadar Türkiye’nin “millileştirme politikasına” karşı verdikleri mücadelede başarılı olamamalarıdır. Türkiye’deki yaklaşan seçim çalışmalarına, Türkiye’den önce emperyalist güçlerin “start” vermesi bu başarısızlıklarının yol açtığı psikolojik travmadan kaynaklanıyor. Şimdi biraz İran’ın geçmişindeki başarısız millileştirme olayına bir ...

“Türkiye Cumhurbaşkanı diplomatik akrobasi yapıyor”

“ Türkiye Cumhurbaşkanı diplomatik akrobasi yapıyor ” Krizlerden Fırsatlar Doğuran Liderlik.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın içi siyasette neredeyse her sorundan lehine sonuçlar çıkarma kabiliyetini sevenleri de sevmeyenleri de iyi bilir.  Yurt içindeki bu kabiliyetini, iç bedbahtlardan arındıktan sonra dış politikada göstermesi çok şaşırtıcı değil aslında. 15 Temmuz sonrası “iç” ve  “içerdeki dış miharklar”dan “arınma” sürecini belli oranda tamamlayan  Cumhurbaşkanı’nın, askeri güç unsurlarını belli bir olgunluğa getirdikten sonra dış siyasette adından söz ettirmesi bizim açımızdan beklenen, Batı için şaşırtıcı bir durum. Nitekim Fransız Le Monde gazetesinde yayınlanan bir makalede Erdoğan için “yakalanması zor ve enerjisi tükenmez bir lider” diye bahsettiğini okuduğumda “tükenmez ve yakalanamaz olduğunu yeni mi anladıız!”  diye söylenmeden duramadım tabi. Gazetenin yer verdiği yazıdaki en gurur verici cümle  “Türkiye Cumhurbaşkanı diplomatik akrobasi ...

Amerikan İstilası..

  “Uluslararası siyaset asla demokrasi veya insan hakları ile ilgili değildir. Bu, devletlerin çıkarlarıyla ilgilidir. Tarih dersinde size ne söylerlerse anlatsınlar bunu unutmayın." Amerikan İstilası.. NASA istediği   kadar dünyayı göktaşlarından korumak için müdahalede bulunsun; gezegen zaten ABD gibi bir göktaşının çarpma şiddetiyle sarsıntılar geçiriyor zaten. Dünyanın her yerinde askeri teçhizatla bulunan bu “haydut devlet”in amacı hiçbir zaman gezegende barışçıl bir düzeni sağlamak olmadı. Washington için   önemli olan tek şey, kendi egemenliğini acımasızca sürdürmesi oldu. Belirttiğim gibi dünyanın her yerinde askeri varlığıyla boy gösteren ABD olağan üstü teknolojiyle gezegeni esir almış durumda.   Örneğin;devasa büyüklükteki uçak gemisi USS Ronald Reagan, Güney Kore'nin doğu kıyısındaki Güney Kore savaş gemileriyle deniz manevraları yaparak Uzak Doğu coğrafyasından, Ukrayna-Rusya savaşını başlatarak Doğu Avrupa’dan, Yunanistan’da askeri ü...

Eko-Kolonyalist Sistem

Küresel İklim Krizi Eko-Kolonyalizm İçin bir Araçtır.. "Eko-Kolonyalist" Sistem Yeni moda sömürgecilikle tanışın: Eko-kolonyalizm. Bu kolonyalizmin özünde Afrika hükümetlerine fosil yakıt stoklarını yeraltında tutma baskısı var. Batılılar Afrika ülkelerine doğalgaz ve kömürü toprakta tutmaları için çağrıda bulunurken, Almanya'nın kendisi Güney Afrika'da   gizlice satın alıyor. AB Parlamentosu Uganda'da keşfedilen petrolü 1.500 kilometre uzaklıktaki Hint Okyanusu kıyılarına taşıyacak hazırlığı yapılmış boru hattının faaliyete geçmemesi için baskı yapıyor. Düşünün; 1,3 milyar Afrikalının neredeyse yarısının elektriğe erişimi yok Aslında bu tün bu kısıtlamalar Küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama bahanesiyle yapılıyor. Amacın ne olduğunu okuyan araştıran herkes bilir. 700 Milyon insanın aç kaldığı Afrika'daki petrol rezervlerinin 125 trilyon varil olduğu biliniyor ve doğalgazın 18 trilyon metreküp olduğu da söyleniyor Şimdi bakın; En büyü...

Rubicon Geçildiğinde Armegeddon Kaçınılmaz Olacak..

  Rubicon Geçildiğinde   Armegeddon   Kaçınılmaz Olacak.. Biden Putin’nin Nükleer Saldırı tehdidini “Kennedy ve Küba Füze Krizinden bu yana Armageddon ihtimaliyle karşı karşıya kalmamıştık” şeklinden değerlendirerek bir nevi dünyayı ateşe atabilme kabiliyetine ve vicdansızlığına sahibiz demek istemiş olabilir mi? Bizim genel olarak Melhâme-i Kübrâ   ya da Kıyamet Savaşı olarak bildiğimiz bu Armegeddon meselesi   mitolojilerde farklı anlatılarla yer alsa da son kertede     hepsinde “dünyanın sonu” anlamına geldiği muhakkak. Amerikalılarda "Rubicon'u geçmek" deyimi   vardır; geri dönüşü olmayan noktadan ileri gitmek anlamına gelir.Ve Sezar’a atıfta bulunulur: Jül Sezar'ın MÖ 10 Ocak 49 yılında o sırada generallerin orduları ile birlikte geçmelerinin yasak olduğu Rubicon nehrini geçmesi ve iç savaşı başlatması olayını ifade eder. Nehri geçen Sezar için savaş kaçınılmaz oldu. Yani bizim deyimimizle ok yaydan çıkmıştı. İşte Amerikalıların R...

2 EKİM...Batı'nın Gözünde Selahaddin Eyyubi

Resim
  2 EKİM...Batı'nın Gözünde Selahaddin Eyyubi ..   Ona Hilal Şövalyesi dediler ve Selahaddin , Haçlı Seferlerinin çalkantılı yıllarında İslami liderler arasında belirgin bir şahsiyetti . Bugün gibi bir günde , 2 Ekim 1187, Sultan Selahaddin, yaklaşık bir asırlık Batı yönetiminden sonra Kudüs'e gitti. Selahaddin; Eyyubi hanedanının (Mısır merkezli, Kürt kökenli bir Müslüman hanedanı) kurucusuydu; Mısır ve Suriye'nin ilk hükümdarıydı ve Müslüman dünyasını ebedi düşmana karşı birleştiren liderdi. 2. Haçlı Seferi’ne katılmış olan   Şövalyelerden Renaud de Châtillon'ın nefret uyandıran eşkıyalık hareketleri Selahaddin Eyyubi'yi çok kızdırmıştı. Kudüs Krallığı'na karşı harekete geçip bu istilacıları Filistin'den atmaya karar verdi. Mısır, Suriye, Ceziriye'ye haber gönderilip Haçlılar devletlerine özellikle Kudüs Krallığı'na karşı bir cihad yapmak için komutası altında birleşmelerini istediğini bildirdi. Bu ülkelerden çok sayıda süvari ve piyade g...