Amerikan İstilası..
“Uluslararası
siyaset asla demokrasi veya insan hakları ile ilgili değildir. Bu,
devletlerin çıkarlarıyla ilgilidir. Tarih dersinde size ne söylerlerse
anlatsınlar bunu unutmayın."
Amerikan
İstilası..
NASA
istediği kadar dünyayı göktaşlarından korumak
için müdahalede bulunsun; gezegen zaten ABD gibi bir göktaşının çarpma
şiddetiyle sarsıntılar geçiriyor zaten.
Dünyanın
her yerinde askeri teçhizatla bulunan bu “haydut devlet”in amacı hiçbir zaman
gezegende barışçıl bir düzeni sağlamak olmadı. Washington için önemli olan tek şey, kendi egemenliğini
acımasızca sürdürmesi oldu.
Belirttiğim
gibi dünyanın her yerinde askeri varlığıyla boy gösteren ABD olağan üstü
teknolojiyle gezegeni esir almış durumda.
Örneğin;devasa büyüklükteki uçak gemisi USS Ronald Reagan, Güney Kore'nin doğu
kıyısındaki Güney Kore savaş gemileriyle deniz manevraları yaparak Uzak Doğu
coğrafyasından, Ukrayna-Rusya savaşını başlatarak Doğu Avrupa’dan, Yunanistan’da
askeri üsler kurarak da Akdeniz’den dünyayı abluka altına almış durumda.
Fiili olarak bizzat kendisini sıcak savaş
ortamından uzak tutan bu emperyal güç, yeni bir dünya düzenini şekillendirmeye
yönelik saldırgan politikalarının dozunu her geçen gün arttırarak “veraset savaşları”
gibi ülkeleri birbirine düşürerek onların kaderlerini, seçeceği yöneticiler aracılığıyla belirlemeye
çalışıyor.
Soğuk savaş sonrası tek kutuplu dünyada “eski
düşman” olmadan varlığını ve etkisini sürdürmenin mümkün olmadığını gördüğü
içindir ki uyuyan eski düşmanı dürtmekten çekinmemiştir. Gezegenin her
noktasına sıçrayan huzursuzluk onun için adeta besin kaynağı durumundadır.
“Akıllıca” bir politikayla Rusya’nın Ukrayna’ya
saldırmasından “dünyayı kurtaran adam” rolünü çıkarmaya çalışan ABD’nin
hesapları sanki bu defa tutmamış gibi..
Tarihte ilk düzenli orduyu kuran Akadlardan bu
yana düzenli ordular var olduğundan beri, askerleri motive etmek için “düşman” her
zaman vardır ve canlı,somut bir şekilde askerin önündedir. Bu durum her devlet
için geçerlidir. İşte Amerikan siyasetinin özünde de bu anlayış vardır.
Düşmanın varlığı Amerikan Devleti için yaşamsal öneme sahiptir;düşman bir süre
uyuyabilir ama ihtiyaç duyulduğunda da uyandırılmalıdır.
Emperyalist ideolojinin düşmanları, genelde anti
kolonyalist devlet ve alternatif bir toplum inşa etmek isteyen güçler veya
devletlerdir.
. 1832'de Carl von Clausewitz tarafından ortaya
atılan “Savaş, siyasetin başka araçlarla devam etmesidir."anlayışı 1400’lü
yılların “Makyavalist” düşüncesinin, başka, ama eşdeğer versiyonudur.
“Siyaset için savaş” anlayışı, insan yaşamı
için gerekli ve ekonmik değerleri olan tüm kaynakların “düşman” ekonomisinden tamamen
çekilip alınmasına kadar sürecek olan ürkütücü bir anlayış olmaya devam edeceği
kesin.
Amerikan istilasının özünde “siyaset için savaş” olduğu sürece düşman olarak belirlediği tüm
toplum veya devletlerin ekonomik kaynaklarının tamamen kendi kaynaklarına
aktarılması Amerikan politikası için birincil hedeftir.
Bu Kapitalizm
’in ruhunda var olan savaş çığırtkanlığının pervasızca dışa yansımasından başka
bir şey değildir;1914'te öldürülen Fransız sosyalist Jean Jaurès'in:
»Kapitalizm, bir bulutun yağmuru taşıması gibi savaşı kendi içinde taşır”
sözünde olduğu gibi..
Emperyalizmin en güçlü ülkesi olan ve “örtük
bir şekilde kapitalizmin anavatanı olarak tanımlanan ABD'nin” düşman imajı
konjonktür göre şekil değiştirebiliyor. 1776'daki kuruluşundan bu yana iki
yüzden fazla savaşta, hiç saldırıya uğramadan savaştığını düşünürsek her dönem
yeni düşman imajı “yaratmak”ta oldukça kabiliyetli olduklarını görebiliriz.
“1946'dan bu yana ABD'nin savaşlarında, askeri
müdahalelerde ve gizli servisin başka devletlerin topraklarında terör saldırılarına,
darbe girişimlerine ve darbelere katılmasında yedi milyona yakın insanın öldüğü
söyleniyor”
Mayıs 2022'de BM mülteci kuruluşu UNHCR, bu savaşlarda
ve savaş sorası dönemlerde, çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri ve
zulümden kaçan insan sayısının 100 milyonu geçtiğini bildirmişti.
Tabi ABD’nin insan hayatını hiçe sayan aç
gözlülüğü sadece siyasi hegemonya arzusundan kaynaklanmıyor; ABD’nin silah
şirketlerinin ve finans yatırım endüstrisinin, savaşlardan ve askeri
çatışmalardan milyarlarca dolar kazandığını düşünürsek bu düzenin devamı için
de “insan hayatını hiçe saymak” oldukça önemlidir.
George Bush'un Savunma Bakanı Richard
"Dick" Cheney’nin ABD askeri egemenliğinin nasıl sürdürüleceği ve
genişletileceği konusunda "Çıkarlarımız için hayati önem taşıyan bir
bölgede akla gelebilecek herhangi bir düşman gücün baskın hale gelmesini
önlemek" şeklinde fikir yütürmesi
boşa söylenmiş bir söz değildi.
Hatta aynı kişinin “Potansiyel rakipler daha
büyük bir bölgesel veya küresel rol oynama fikrini akıllarına bile
getirmemeliler." Sözü adeta bu gün için icraata geçirilmiş gibi.
Aslında bu sözün sadece Rusya’yı hedef aldığını
düşünmek hata olur;sözün hedefi aslında NATO’nun diğer üyeleri içindi. Yani
müttefikleriydi.
Hiçbir müttefik gereğinden fazla güç
sahibi olmamalıydı ABD’ye göre. Hatta hiçbir
Avrupa ülkesi özellikle Rusya ve onun müttefikleriyle asla bir anlaşmaya varmamalıydı.
Ve asla Rapallo Antlaşması gibi bir
anlaşma tekrar etmemeliydi.
Alman politikacı Egon Bahr’ın dediği gibi “Uluslararası
siyaset asla demokrasi veya insan hakları ile ilgili değildir. Bu,
devletlerin çıkarlarıyla ilgilidir. Tarih dersinde size ne söylerlerse
anlatsınlar bunu unutmayın."
Yorumlar
Yorum Gönder