Kayıtlar

İsrail-Lübnan anlaşmasının iç yüzü..

  İsrail-Lübnan anlaşmasının iç yüzü.. İsrail ve Lübnan sözüm ona   Amerika’nın baskısıyla anlaşmaya varmış ve silahlar susmuştu. Yıllarca on binlerce çoluk çocuk kadın yaşlı ölümlerinden kendisi sorumlu değilmiş gibi kameralar karşısında “dünyanın kurtarıcısı” edasıyla açıklama yapan   Biden Türkiye’yi de   hatırlama lütfunda bulunmuştu. Peki ne oldu da Hizbullah ile Siyonist rejim masaya oturup anlaşma metninin altına imza attı? Bir defa en büyük etken “gelirsem savaşı birkaç haftada bitireceğim” diyen Trumpp’ı fazla yormamak için(!) atağa kalkan Biden’ın baskısı yahut taahhüdü oldu. Biden yönetiminin en büyük taahhüdünün, İsrail ordusu için hayati öneme sahip ve daha önce kısıtlanan bazı teçhizatlara yönelik kısıtlamaları kaldırma ve bu “kısıtlamaların” da   kamuoyunun bilmediği gayri resmi kısıtlamalar olduğu söyleniyor.   Bu ”gayri resmi kısıtlamalar”   ABD’nin İsrail’i kontrol altında tutma adına önemli adımlar olmalı. Kamuoyuna yansıya...

20 Kasım 1979-Kâbe Baskını..

  20 Kasım 1979-Kâbe Baskını.. Bundan 45 yıl önceydi..Tarihler 1979 Kasım’ın 20’sini gösteriyordu. İslam Dünyası bir çok kez kan deryasında yüzmüştü ama bu tarihte yaşananlar ‘ilk’ti. Çünkü kan deryası bizzat İslam Dünyası’nın en kutsal mekânı olan Kâbe ve etrafında yani Mescid-i Haram’da akıp gitti. Sabah namazı için on binlerce kişi avluda toplanmıştı.O   atrihte de Dünya’nın çeşitli yerlerinden Hac vazifesini yerine getirmek için 50 bin kişi Mescid-i Haram’a akın etmişti. Bu devasa kalabalık içinde liderliğini Cuheyman el Uteybi’nin yaptığı 200 kişilik bir gurup sinsi planlarını devreye sokmak için zamanı beklemişlerdi. Ve nihayet zaman geldiğinde Uteybi anidnen imamın yanına gidip onu sertçe kenara etmiş ve mikrofonu eline almıştı. Avlunun ortasında üzerleri kapalı tabutlar vardı. Herkes “galiba cenazeler için bekletiliyor” diye düşünürken   Uteybi’nin mikrofonla verdiği bir işaretle tabutların içinde saklanmış uzun ve ksıa menzilli   silahlar hızlıca Ute...

Bizdeki "vicdansızlar" ve Amerika’nın Vicdan-ı Retçileri

  Bizdeki "vicdansızlar" ve Amerika’nın Vicdan-ı Retçileri Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından ordu mensuplarına verilen Vicdanı ret hakkına göre her hangi   bir ordu mensubu ‘savaşa katılmaya ve silah taşımaya karşı itiraz’ edilebiliyor ve görevinden alınması istenebilir. Vietnam Savaşı’nda 170 bin kişiye bu hak verilirken 300 bin başvuru da reddedilmiş sonrasi süreçte de 200 bin kişi daha sadece Vietnam Savaşı iin değil Amerika dışındaki savaşlar için bu hakkı kullanmak için başvuruda bulunmuş. Geçmişi Vietnam Savaşı’na kadar dayanan bu hakkı günümüzde kullanan insani yönü ağrı basıp vicdanı ret hakkını kullananlardan biri de Joy Metzler’di. Joy Metzler. Kendisi ABD hava kuvvetlerinde teğmen. Çin'den evlat edinilmiş biri olarak Amerika’da büyümüş ve bu nedenle kendisini Amerika’ya borçlu hissediyordu. Ancak geçen yıl Hamas'ın İsrail'e yaptığı saldırılar ve ardından gelen İsrail savaşı Metzler'in aidiyet duygularını sarsmaya başladı. Metzler “ABD...

Amerika’nın Küresel jandarma rolüne son verme zamanı gelmedi mi?

  Amerika’nın Küresel jandarma rolüne   son verme zamanı gelmedi mi? Özellikle 20. Yüzyılın ortalarından itibaren Amerikalılar ve İngilizler dünyanın her yerinde kendilerini evlerindeymiş gibi hissetmelerinden öte bulundukları her yerde ev sahibiymiş gibi davranma dönemleri sona eriyor. Artık Dünyanın sömürülen milletleri bu “ukalalığa” daha fazla tahammül edemiyor. Her ne kadar sömürülen ülkelerde, kökleşmiş emperyalizme bağımlılıklarını sürdürenler, hatta onlarsız hayatın anlamını kavrayamayanlar olsa da gerek Türkiye gerekse diğer ülke insanları dünyanın yaşanabilir bir yer olmaktan çıkmasında temel etken olarak bu iki ülkeyi görmeleri ve tepkilerini gittikçe daha da sert şekilde göstermeleri onların kondofuruna   darbe vurmuş görünüyor. Zira yapılan araştırmalar Amerikalıların kendilerini başka ülkelerde güvende hissetmedikleri gerçeğini ortaya çıkarıyor. Oysa   daha düne kadar özellikle Amerikalıların gittikleri yerlerde “lordçuluk” oyamadıklarını biliyoru...

Fransızların Yahudilerle imtihanı-Drayfus Olayı

Fransızların Yahudilerle imtihanı-Drayfus Olayı 1892’de adeta antisemitizminin (aslında bu kavramı kullanmamak lazım;zira Siyonizm’in meşruiyetini perçinleştiren bir kavram ancak bir şeyleri ifade etmek adına kullanmaktan başka bir yol yok gibi..) yayın organı gibi çalışacak olan bir gazete kurulmuştu Fransa’da: La Libre Parole. La Libre Parole gazetesi Fransa’da Panama skandalından tutun da bir çok skandalı cesurca yazan sosyalist bir çizgide yayın yapan bir gazeteydi. Gazetenin Yahudi düşmanlığı o kadar fazlaydı ki bağışçılarını tanıtım şekilleri bile antisemitik cümleler içeriyordu. Örneğin; “Yahudileri fırınlarına koymak isteyen bir aşçı tarafından 5 frank, tüm Yahudileri ve Masonları yok etmeyi hararetle isteyen bir papaz tarafından 2 frank, son Yahudi için neşeyle bir Reguiem(ayin) söylemekten mutluluk duyacak olan Poitou’nun papazından 6 frank..” gibi Zaten gazetenin patronu Édouard Drumont 'un kendisi, Fransa'daki antisemitik hareketin başlangıcı olarak kabu...

Patlayan cihazlar üzerindeki sis perdesi kalkıyor..

  Patlayan cihazlar üzerindeki sis perdesi kalkıyor.. Geçtiğimiz günlerde Lübnan’da Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazları ve aardından da telsizleri patlamış ve binlerce kişi yaralanmış yaklaşık 40 kişi de ölmüştü. Patlamanın o gün için gün yüzüne çıkan kısmını öldüren “bip sesi” başlıklı yazımda belirtmiştim. Bu çağrı cihazlarının nasıl patlatıldığına yönelik ilgileri almamızı engelleyen siz perdesi zamanla dağılıyor ve yeni yeni bilgiler edinmeye başlıyoruz. Uzmanların hemfikir olduğu nokta cihazların içine patlayıcı konduğuydu. Bu noktada haklı olduklarına yönelik bir şüphe yok. Peki nasıl? İsrail ajanları tarafından Lübnan’a sokulan bu cihazların zayıf bir noktası vardı;o da bataryalarıydı. Konuyla ilgili Reuters haber ajansı bir araştırma yapmış ve bu cihazların pillerini incelemey almış. Cihazları söken İsrail ajanlarının pillerden birinin normal pillerden daha küçük olduğunu fark etmişler. Ve derinlemesine   yapılan araştırmalarda bu pilin küçük ama ...

İsrail güvende; pe ki ya dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan Yahudiler?

  İsrail güvende; pe ki ya dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan Yahudiler? HAMAS’ın 7 Ekim günü Gaspçı İsrail’in gaspçı “yerleşimcilerine” yönelik saldırısı İsrail Devleti için olumlu bir takım değişiklikler yapmış olabilir..Mesela halen Ortadoğu’da istediği gibi at koşturuyor olmanın özgüveni ile daha pervasız ve kendilerine vaat edildiğini söyledikleri hedeflerine daha bir iştahla yöneliyor olabilirler; ya da istihbarat ağlarını test edip başarısıyla gurur duyup daha yeni oluşumlarla bu ağlarını güçlendirme fırsatı yakalamış da olabilirler ama ya dünyanın geri kalanındaki dindaşları? Onlar için aynı olumlulukta cümleler kurmak o kadar da kolay değil.   HAMAS 7 Ekim saldırılarını planlarken acaba İsrail sınırları haricinde yaşayan Yahudilerin kendilerini huzursuz ve güvensiz hissetmelerini sağlayacak tepkileri hesaplamış mıydı? Eğer bunu hesaba katarak 7 Ekim saldırısını gerçekleştirdiyse büyük bir üst akla sahip olduklarını söylemek mümkün. 1948 hatta 1941 ve 1945 y...