Kayıtlar

Siyaset Hırsının Getirdiği İstenmedik Davranışlar

  Siyaset Hırsının Getirdiği İstenmedik Davranışlar Siyaset günümüzde o hale geldi ki, artık siyaseti psikoloji bilimi ile değerlendirmemek imkânsızlaştı adeta. Bundan kastım “Politik psikoloji” değildir. Politik psikoloji, siyasetin işlerliğine yönelik içerikler barındırır. Örneğin George W. Bush’un Irak’a müdahale kararını açıklaması sırasında kullandığı “savaş” kelimesini, “barış” kelimesine oranla 20 kat daha fazla kullanması Politik psikoloji alanıyla ilgilidir. Oysa bahsettiğim durum tam anlamıyla patolojik bir durumdur. Örneğin Psikoloji ’de “istenmedik davranışlar” denen temel bir kavram vardır. Hatalı eğitim ya da kötü kültürlenme sonucu ortaya çıkan öğrenilmiş davranışlardır bunlar. Bu tür davranış şekillerinde dikkat, algılama, hatırlama, sebep sonuç ilişkisi kurma gibi zihinden oluşturulan eylemlere yer yoktur.Mesela  aldığı haberi ya da almayıp da hayal dünyasında ürettiğini güdeme getirip kamuoyu oluşturma girişimi başlangıçta siyasi bir hamle olarak görüns...

Dünya Haklarını Tek Bir Dünya Toplumu Haline Getirmenin Sonuçlarıdır Yaşadıklarımız... Küreselleşmemenin getirdikleri..

  Dünya Haklarını Tek Bir Dünya Toplumu Haline Getirmenin Sonuçlarıdır Yaşadıklarımız.... Küreselleşmemenin getirdikleri.. Kürselleşme (globalization) faydalarını sayın desem ağız tadıyla bir düzine fayda sayarsınız. Zararları konusunda çok kafa yormak istemeyiz. Çünkü nimetleri,zararlarından daha hoş gelir kulağa. Nedir peki bu “küreselleşme” denen kavram? Küreselleşmeden kast edilen, tüm dünya insanlarının siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan birbirine yakınlaşması ve bir bütün oluşturmasıdır. Bu kavramın bu günkü anlamıyla kullanılması 4 Nisan 1959 tarihinde The Economist dergisinin kullanımı ile oldu. Macluhan 1962’de ilk kez “global village” yani “küresel köy” terimini kullanan ilk kişi oldu.   Başlangıçta kulağa hoş gelen bu içerik aslında günümüz sorunlarının temel kaynağıdır. Terörün, açlığın, salgın hastalıklarının, bireysel cinayet ve hak gasplarının, kişisel psikolojik ve tüm patolojik olayların altında yatan neden küreselleşmenin geldiği noktadır. ...

Bağımlılıktan Bağımsızlığa..

  Bağımlılıktan Bağımsızlığa.. Emperyalizmi genelde “yayılmacılık”la sınırlı tutarız. Doğrudur da. Ancak 21.yüzyıl emperyalizmi daha farklı bir karakter çizmiştir. Sömürü amaçlı yayılmacılığın yanında kendinden güçsüz devletleri, yöneticileri aracılığıyla yönetmek, bir nevi “mandater” sistemle, yayılmacılığı birleştirmek bu yüzyılın emperyalist karakteridir. Bunu en iyi uygulayan soğuk savaş döneminden itibaren ABD olmuştur. Bu nedenle emperyalist devlet dendiğinde aklımıza ilk gelen Amerikan emperyalizmi olur. Soğuk Savaş Dönemi’nde Sovyetlerin, ABD emperyalizminin başlangıcı olarak Marshall Planı’nı göstermesi oldukça yerinde bir tespitti. Tabi benzer bir amacı güden oluşumu da kendisi vakit kaybetmeden oluşturmuştur;Komünform’u. Marshall Planı’ının ülkelere girmesinden bu yana Türkiye de dahil bir çok gelişmekte olan ülke ABD’nin yayılmacılığından nasibini aldı. Ülkemizde de kimi iktidarlar bu yayılmacılığın karşısında direnç gösterse de rahatlıkla bertaraf edilirken k...

Çizmenin Topuğunu Kırmıştı ki.. Otranto Seferi..

Resim
  Çizmenin Topuğunu Kırmıştı ki.. Otranto Seferi.. Tarihin Eylül aylarından biriydi yine. Fatih Sultan Mehmet, Hristiyanların hayatını kabusa dönüştüren bir hamle yapmıştı;Otronto’yu almıştı. Çizmenin topuğunu kırmıştı..   11 Ağustos 1480 i gösterdiğinde Osmanlı gemicileri İtalya’nın güneyindeki Pulya bölgesine, Pulya’nın limanı Otranto’ya vardılar. Sultan’ın kızıl elması için ilk ve çok önemli bir adım olacaktı bu varış. “Yıldırım Bayezid’in “Atıma, yemini Roma’daki Sen Piyer Kilisesi’nin mihrabında yedireceğim” dediği söyleniyordu.” Fatih de bu Kızıl Elma hayalini, “sanacağını Notre Dame Katedrali’nin kulesine dikerek gerçekleştir mek” istiyordu. Fatih İstanbul Kuşatması sürecinde   ustalıkla   uyguladığı siyaset stratejisini bu sefer sürecinde de uygulamayı başardı. Venedik’le anlaşarak bir döneme kadar denizlerin efendisi olan bu devletin tarafsız kalmasını ağladı. Başarması durumunda Hristiyan dünyası için yıkımla sonuçlanacak bu sefer süreci...

“SÖZDE BAĞIMSIZLIK”TAN “ÖZDE BAĞIMSILIĞA..”

   “SÖZDE BAĞIMSIZLIK”TAN “ÖZDE BAĞIMSILIĞA..”  Tarihler 15 Ekim 1881’i gösterdiğinde koca Osmanlı İmparatorluğu’nun bağımsızlığını büyük ölçüde yitirdiği Muharrem Kararnamesi imzalanmış ve Osmanlı Devleti’nin ekonomisi büyük ölçüde yabancıların kontrolüne geçmişti.   Çünkü bu kararnamenin 15. maddesine göre; alacaklıların menfaatini korumak ve borçların ödenmesini bir plan dâhilinde yürütmek üzere, Düyûn-u Umumiye İdaresi (Düyûn-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi)kurulmıştu. Bu kurum,   bu dönemin IMF (Uluslararası Para Fonu)’nin ilkel şekliydi; ve Devletin vergi gelirlerinin büyük kısmına el koyup tüm ekonomik faaliyetleri kontrol altına almayı hedeflemişti. Ekonomik hedeflerini, birililerinin belirlediği Osmanlı Devleti’nde, doğal olarak siyasi hedefler de yabancıların belirlediği çizgiyle sınırlı kalacaktı. 1881 tarihi, esasen Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığının resmiyette kaldığı; fiili bağımsızlığını yitirdiği bir dönüm noktası oldu...

-İNEBAHTI-

Resim
  “Merzifonlu gibi tarihe adını yazdırmak istedi.. Tıpkı onun gibi yazdırdı da.. -İNEBAHTI- Bölüm 1 -İyi Okumalar- 15 ay sürmüştü Kıbrıs’ın alınması. Lala Mustafa Paşa 3 Temmuz 1570’de çıktığı Kıbrıs seferini 9 Temmuz’da Girne’nin kendiliğinden teslim olması ve ardından Lefkoşa ve Magosa kuşatmaları derken Lala Mustafa Paşa Kıbrıs Fatihi olarak tarihe geçti. Ardında 50 bin babayiğitti şehit olarak bırakmıştı. Adaya çıkan Lala Mustafa Paşa geleneğe göre şehrin sembolü olan Ayasofya Kilisesi’ni 15 Eylül’de camiye çevirdi. Tabi Haçlı donanması yardıma gelmişti gelmesine de iş işten geçmişti ve geldikleri gibi geri dönmüşlerdi. Tabi Lala Mustafa Paşa “Kıbrıs Fatihi “ olarak büyük bir heyecanla karşılandı İstanbul’a döndüğünde. Alaylar, şenlikler yapıldı. Tabi Kıbrıs’ın alınması oldukça derin yaralar açtı Haçlı dünyasında. Vakit kaybetmeden büyük bir ittifak içine girdiler. Bu ittifakın oluşmasında Türk düşmanlığıyla ün salmış Beşinci Pius’un katkısı çok fazlaydı. Kıbrıs’ın alınmasınd...

Özgürlük, Muhatabına Karşı Sorumsuz olmayı Gerektirmez..

  Özgürlük, Muhatabına Karşı Sorumsuz olmayı Gerektirmez.. Vaktiyle Abdülhamit Han’a demokrasi ile ilgili fikri sorulduğunda “Halkım hazır değil. Bu dumurumda demokrasiyi getirmek hayatı boyunca eline silah almamış birinin eline silah verip ateş etmesi gibi olur” demişti. O günün koşullarına baktığımızda pekâlâ ma’kul bir beyandı bu. Nitekim 1. Meşrutiyet sürecinde yaşananları, suiistimalleri, hakaretler ve galiz küfürleri hep okuduk ve de okuyoruz. 2.meşrutiyet sonrasını hiç dile getirmeye bile gerek yok.. Hangi oyunların döndüğünü, kimlerin kimlerle işbirliği yapıp devleti aleyhine gizli faaliyetler yaptığını, nihayetinde 31 Mar Vak’ası gibi acı olayın devlete ve halka neye, nelere mâl olduğunu az çok tarih okuyan bilir ve anlar. Anlamayanlar “magazin kültürü” çerçevesinde olaylara yaklaştıklarının biraz farkına varsalar işin magazinsel boyutunun olmadığını anlayacaklar. Çoğumuz demokrasiyi sadece özgürlüklerin hoyratça yaşandığı yaşam şeklinden ibaret biliriz. ...