Kayıtlar

Amerika’nın “Hristiyan Milliyetçileri”

  Amerika’nın “Hristiyan Milliyetçileri” Amerika’da Trump taraftarlarının sayısı gittikçe artıyor. Tabi bu artışta Trump’ın keyifle “mağdurlara” oynamasının etkisi çok fazla. Son olarak dolandırıcılık gibi etik dışı bir suçtan aldığı cezayı bile siyaseten kendi lehine çevirmedeki becerikliliğini görüyoruz. Geçmişte James Monroe’nun “Amerika Amerikalılarındır” savının günümüz Amerika’sındaki savunucusu olan Trump’ı Monroe’dan ayıran en belirgin özelliği ise Amerika’da yaşayan göçmenlere   yaşam hakkı tanımamasıdır. Çünkü Monreo bu savını sadece uluslararası arenada uygulamaya çalışmıştı,Trump ise bunu ülkesinde yaşayan ve   Amerikalı olmayan herkes için uygulamaya koyma yolunda. Gittikçe radikalleşen Trump’çıların en büyük dilekleri olan Amerika’yı Hristiyan ulus yapma heveslerine bakılırsa, mesele sadece göçmenlerden kurtulmayla sınırlı değil. Son zamanlarda sıkça ABD Anayasası’nın Hristiyanlıktan bahsetmemesini eleştiren söylemlerin altında yatan da bu hevesleridir...

Feodal Siyaset mi, Demokratik Siyaset mi?

 Feodal Siyaset mi, Demokratik Siyaset mi? Adeta insanın doğal çevresinin bir parçası olan siyaset, sadece bizim ülkemizde değil gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde futbol takımları gibi keskin taraftarları olan bir alandır maalesef. Arası yok…  Eğer bir siyasi pozisyon alırsanız, otomatik olarak bir tarafa katıldığınız ve dolayısıyla genellikle o tarafa uyan diğer tüm görüşleri seçmiş olduğunuz varsayılır.  Ya Fenerbahçe’ye tezahürat edersiniz ya da Galatasaray’a. Her ikisine birden tezahüratta bulunma şansınızın olmadığı gibi. Olsa bile cesaretinizin olmadığı gibi..  Bir o taraftan bir bu taraftan diyenler anlık kazançları dışında süreli bir kazanca sahip olamıyorlar. Zaten siyaset dünyasında  “ne şiş ne kebap” siyasetini yapanlar artık eskisi gibi de çok takip edilmiyor. Çünkü izledikleri yol çok zikzaklı olduğundan ve şeritleri net çizgilerle belirlenmediğinden şerit ihlalleri sonucunda pek çok kez siyasi kazaya sebebiyet verebiliyorlar. Peki şerit ihl...

Grigori Rasputin

  Grigori Rasputin  Hakkında pek çok hikâyeler yazılmış kendi deyimiyle “yaşlı adam” Rasputin “Rusya’nın şeytanı” lakabıyla da anlıyor. Kimileri için keşiş, kimileri için “şeytan” ve kimileri için de “sapık ve şarlatan”.. Hayatı hakkında Rusya tarihinde olağanüstü bir gizeme sahip olan Rasputin 1867-1916 yılları arasında yaşamış çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Tarihe damgasını vuran şahsiyetlerin çocukluk dönemlerine baktığınızda mutlaka akranlarından farklı en az birkaç özelliğe sahip olduğunu görürsünüz. Tabi Rasputin de   akranlarından farklı birkaç özelliğe sahipti: doğuştan sahip olduğu benzersiz “iç görü” ve sezgi.. Adının Rusça ’daki anlamı “günahkâr” olan Rasputin ’in hayatı zor geçmiş tabi. Annesi 12 yaşındayken ölmüş, evi tamamen yanmış ve kardeşi nehirde boğulmuş. Rusya’da aziz mi yoksa iblis mi olarak tartışılan Rasputin için kesin olan bir şey varsa o da keşiş olmadığıdır. Hayatı genç yaşta Rus topraklarında etkili ve tehlikeli olarak kabul edilen olan ...

Öğrenci değerlendirmelerindeki eksikliğimiz..

  Öğrenci değerlendirmelerindeki eksikliğimiz.. İlk dönem öyle ya da böyle bitti. Kimi zayıfız gelen karnelerin sevincini yaşadı, kimi zayıflarına üzüldü kimi de zayıflarına, eskilerin tabiriyle “kırıklarına” çok da aldırış etmedi. Ama Ortada büyük bir sorun var,sorun;bir ölçme işi olan yazılı sınavları bir dönemin değerlendirme işi gibi görüyor olmamız.. Cumhuriyet tarihine baktığımızda günümüze kadar eğitimle ilgili alınan her yeni karar   bir önceki kararların eksikliğini gidermek   ya da o kararların sonraki dönemlerin sosyal, kültürel ve anlayış olarak ihtiyaçlarını karşılamada ki yetersizliğini telafi etmek için alınmış ama kararların uygulayıcıları olarak biz öğretmenler( en azından bir kısmımız ) yıllar önce zihnimizde baki kalan bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçmediğimizden olsa gerek, eğitimde yeni bir anlayışın gerekliliğini içselleştirmemekte ısrar ediyoruz. Elbette gerek Milli Eğitim yönetmeliklerinin gerek Milli Eğitim Şuralarında alınan tavsiye kararla...

İsrail Hamas’ın Değil Halkın Tünellerine Su Yerine Beton Pompalıyor

  İsrail Hamas’ın Değil Halkın Tünellerine Su Yerine Beton Pompalıyor Dünya gündemi İsrail barbarlığından bir nebze uzaklaşmaya başladı. Bu onların beklediği ve istediği bir şeydi tabi.   Çünkü tam bir “dokunulmazlıkla” hareket eden İsrail ordusunun kayıpları onların beklediği oranı aşalı çok oldu. Hal böyle olunca   hem bu kayıpların gündeme gelmemesi ya da daha az gelmesi dünyanın vicdanlı halklarının baskısını enselerinde hissetmeden soykırımı daha agresif biçimde uygulamalarına olanak taşıyor aynı zamanda. İsrail “kabul edilebilir düzeyi ”aşan kayıplarını gizlemeye çalışsa da, bu kayıplar artık o kadar büyük boyutlara tırmandı ki bu barbar devlet bu kayıpların sayısını gizlemesinin artık mümkün olmadığının farkında. Artık İsrail toplumu bu kayıplar karşısında oldukça sinirli.   Netanyahu iktidarı kamuoyu desteğini ciddi oranda kaybediyor. Ve İsrail “yeni bir aşamaya” geçeceğini söylese de geçeceği aşama aslında başa dönüş; kara kuvvetlerini çekip yeninden h...

ABD Planladığı Bölgesel Savaşa Hazırlanıyor.

  ABD Planladığı Bölgesel Savaşa Hazırlanıyor. Amerika sözde endişe duyduğu bölgesel çatışmayı başından beri planlamıştı. Özellikle Amerika savunma sanayisini tekeline alan şirketlerin bölgesel çatışmayı planlaamış olabileceğini öngörüyordum. Gerek, görünürde yayın kuruluşu olan  Direc TV adı altında faaliyet gösteren şirket ( görünürde diyorum; çünkü bu yayın kuruluşunun Amerikan Hughes Uçak Şirketi’ni bünyesine katması kendi alanında genişlemek istemesinden kaynaklanmıyor zannımca ), gerek ateşli silah üreticilerinden Barrett’ın, gerekse MP5 VE G3 gibi saldırı amaçlı kullanılan silahların üretimini yapan Heckler & Koch’un ve adını sanını yazmakla bitiremeyeceğimiz nice silah üreticilerinin   bölgesel bir çatışmadan elde edecekleri gelirlerini düşünürsek bu şirketlerin   Amerika’nın Ortadoğu politikasına şekil verdiklerini de pekala tahmin edebiliriz;başkanları “yaşlı Biden”   da onlar için kamuoyunu “endişeliyiz” mesajıyla yatıştırmaya çalışan bir kukl...

Modern Feodalizmin öncüleri;oligarklar

  Modern Feodalizmin öncüleri;oligarklar 21.Yüzyılın insanı   tarihin en “medeni”döneminde yaşmakla övünebilir ama bunun doğru olmadığına kendini ikna etmesi epey zor olsa gerek. Bilinçsizc kendini kandıran   bu medeni dönemin insanının hali T ilki ile Üzümler adlı fabl daki tilkinin haline çok benzer: Bu fablda,  kurnazlığıyla bilinen tilki olgun ve sulu bir üzümün olduğu dala yetişmek defalarca sıçrar. Ancak ne kadar denerse denesin  başarılı olamayan tilki hayal kırıklığına uğrar ve en sonunda kendisini aslında üzüm yemek istemediğine, zaten üzümlerin de yeterince güzel görünmediğine inandırır. 21.Yüzyılın kapitalizmine esir düşen devletler bu   tilki gibi dünyanın geri kalan yoksullarını görmezlikten gelmek için kendi kamuoylarına   yalanlar söyleyerek vicdanlarını sustursalar da, dünyayı felakete götüren bir avuç azgın azınlığın kendi yaptıklarına duydukları vicdani öfkeyi bu tilki gibi bastırsalar da er ya da geç kendileri olmasa da ge...