Öğrenci değerlendirmelerindeki eksikliğimiz..
Öğrenci değerlendirmelerindeki eksikliğimiz..
İlk dönem öyle ya da böyle bitti. Kimi zayıfız gelen
karnelerin sevincini yaşadı, kimi zayıflarına üzüldü kimi de zayıflarına,
eskilerin tabiriyle “kırıklarına” çok da aldırış etmedi. Ama Ortada büyük bir
sorun var,sorun;bir ölçme işi olan yazılı sınavları bir dönemin değerlendirme
işi gibi görüyor olmamız..
Cumhuriyet tarihine baktığımızda günümüze kadar eğitimle
ilgili alınan her yeni karar bir önceki
kararların eksikliğini gidermek ya da o
kararların sonraki dönemlerin sosyal, kültürel ve anlayış olarak ihtiyaçlarını
karşılamada ki yetersizliğini telafi etmek için alınmış ama kararların
uygulayıcıları olarak biz öğretmenler(en azından bir kısmımız) yıllar
önce zihnimizde baki kalan bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçmediğimizden olsa
gerek, eğitimde yeni bir anlayışın gerekliliğini içselleştirmemekte ısrar
ediyoruz.
Elbette gerek Milli Eğitim yönetmeliklerinin gerek Milli
Eğitim Şuralarında alınan tavsiye kararların tamamının yeni bir eğitim
anlayışını getirdiğini düşünüyor değilim;öyle olsaydı hemen hemen her dönem
Şuralardaki tavsiyeler, yönetmeliklerdeki cümleler hiç değişmezdi.
Ama genel olarak baktığımda gerek şuralardaki tavsiye
kararları gerekse yönetmelik veya kanun değişiklikleri “mevcut dönemi bir
önceki dönemden daha nasıl işler hale getiririz”in derdinde..Amma mantıklı amma
mantıksız, hedeflenen bu…
Biz öğretmenlerin (özellikle branş öğretmenlerin ve de bir
kısmının) yenilikçi düzeylerimizi biraz daha geliştirmemiz gerekiyor galiba.
Özellikle öğrenci değerlendirmelerinde geliştirilmiş “yenilikçi
anlayış veya yaklaşım”ın öğrenciyi okula hatta hayata bağlamada buna karşın
yenilik içermeyen değerlendirme anlayışlarının da okuldan hatta hayattan kopmalarında belirleyici
unsur olduğunu düşünürsek bu noktada yeni ve olması gereken değerlendirme
kriterlerini uygulamamız çok önemli.
Bilginin her geçen gün daha kolay ulaşılabilir ve sorgulanabilir
olduğu 21.yüzyılda bilgi düzeyinin ölçülmesine 20.yzyılın anlayışıyla yaklaşmak
bence çok da doğru bir yol değil.
Tabi yenilikçi değerlendirme anlayışından kastım sadece teknolojinin kullanımındaki
yenileşmeler değil, kastım;öğrencinin zihin yapısına olan yaklaşım, onların eğitim
kurumlarına ve eğitim-öğretim verenlere olan güven duygularına olan
yaklaşımdaki yeniliklerdir.
Peki sorun nedir?
Sorun; öğrencilerin ders bazındaki değerlendirmelerinde
sadece ama sadece yazılı kağıtlarına bağlı kalma alışkanlığı, yine sadece yazılı
kağıdında aldığı notlarla bir yıl boyunca öğrencinin geçirdiği bir yılıyla ilgili yapılan
değerlendirme..
Tabi ki dünyanın hemen hemen her ülkesinde öğrencileri
öğrendikleriyle ilgili sınava tabi tutma var. Lakin öğrencilerin bir dönem
boyunca öğrendiklerine yönelik 40 dakikalık bir sınavla o öğrencinin umudunu
kıran ya da gereğinden fazla umut veren anlayışa hakim ülkeler dünyanın hemen
hemen her yerinde yok.
Bizim galiba anlayamadığımız nokta “değerlendirme” dediğimiz
kavram. Bu kavramı kolay yoldan uygulamaya oymanın en kestirme yolu tabi ki
öğrenciyi yazılı kağıdına mahkum etmektir.Ama eğitimcilerin bir kısmının
başvurduğu bu kolay yol öğrencinin sonraki öğrenim hayatını zorlaştırdığını da göz
ardı etmemek lazım.
Bu kolay yol özetle; bir öğrencinin dönem boyunca sınıf
içinde görevlerini yapıyor, derslere katılıyor olmasını, ahlaki yapısını,
davranışlarını göz ardı eden bir yol. Yani bu değerlendirme yönteminde tek bir veriyle
bir ölçüte ulaşma yolu. Oysa değerlendirme denilen olay “birden fazla gözlem
verisiyle bir ölçüte varma” olayıdır.
Ama tabi bu birden fazla gözlem verisiyle bir sonuca ulaşmak
eğitimcilerin bir kısmı için uğraşılacak bir yöntem olarak görülmüyor maalesef.
Çünkü zor ama adaletli olan bu değerlendirme yönteminde eğitimcilerimizin
bazıları için bir yıl boyunca
öğrencilerini takip edip olumlu ve olumsuz noktalarını çizelgesine an be an not
almak ve dönem veya yıl sonunda çizelgesindeki öğrencinin olumlu-olumsuz davranışlarını,
derslere katılımlarını belirlemek oldukça meşakkatli. O nedenle yazılı kâğıtlarına
bakarak ”kendi kabahati” deyip vicdan rahatlamasıyla karnesine zayıf vermek çok
daha kolay ve çok daha fazla tercih edilen yol oluyor.
Oysa bu yolda yürümek adaleti getirmemektedir çünkü; öğrencinin
sınav zamanlarındaki (özellikle sınav haftası uygulaması yapan bizim gibi
ülkelerde) psikoloji kurumları, o anki ruhsal ve bedensel rahatsızlıkları göz
ardı edilmektedir.
1923’ten 1950’lere kadar uygulanan bir yazılı iki sözlü
uygulaması gibi ölçme ve değerlendirme
sisteminden anlaşılan şey “sınav”, “not”, “sınıf geçme” ve “sınıfta kalma” idi.
1953’te bu klasik değerlendirme yeniden gözden geçirilmiş ama getirilen
değerlendirme metotlarının mantığında çok şey değişmemiştir.
Özellikle “öznel davranmaların önünü almak”adına yazılı
sınavlardan geri adım atılmamış. Bu noktada alınan kararların elbette haklılık
payı var ama mesele objektifliği korumak adına değerlendirmede yapılan
bahsettiğim büyük yanlış. Yani mesele eğitimi bir bütün olarak ele almama..
Bahsettiğim salt yazılı sınavlara bağlı kalma işi aslında
bir değerlendirme değildir. Bu bir ölçmedir. Çünkü bir özelliğin ya da bilginin nicelik açısından
ölçülmesine denir ölçü;ve yazılı sınavlarında yaptığımız da budur. Oysa
değerlendirme farklıdır.
Değerlendirme, bir yargıya varma işlemidir. Öğrencinin
gelecekteki hedeflerine ulaşmadaki azmini, sonuçlu veya sonuçsuz çabasını,
düşüncelerini, hayal dünyasını ve bu olgulara uygun davranışlarından hareketle
kanaat belirleme işidir; bu da öğrencinin takibiyle mümkündür ve eğitimcinin
bir takip çizelgesi varsa oldukça ölçülü ve adaletli bir iştir.
Salt yazılı sınavlarla yapılan ölçme işlemi değerlendirme
yerine konuyorsa bu durum öğrencilerin gelecek kaygılarını ciddi anlamda
arttırır. Yok eğer onun yanında azmi, derse olan ilgisi ve çabası da eklenirse
işte o kaygı yerini umuda, eksikliklerin görülmesine ve telafi için uğraşılmasına
bırakır.
Tabi bahsettiğim değerlendirme alan derslerin tamamı için
geçerli olur mu bilemem. Söz gelimi dersin büyük bölümünde yüzü tahtaya dönük
olmak zorunda kalınan sayısal dersler için bu
tür bir değerlendirmenin zorluğu elbette vardır ama yine de arzuladığım
değerlendirmeye yakın, tamamen ölçmeye bağımlı olmayan bir değerlendirme pekala yapılabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder