Amerika’nın “Hristiyan Milliyetçileri”
Amerika’nın “Hristiyan Milliyetçileri”
Amerika’da Trump taraftarlarının sayısı gittikçe artıyor.
Tabi bu artışta Trump’ın keyifle “mağdurlara” oynamasının etkisi çok fazla. Son
olarak dolandırıcılık gibi etik dışı bir suçtan aldığı cezayı bile siyaseten
kendi lehine çevirmedeki becerikliliğini görüyoruz.
Geçmişte James
Monroe’nun “Amerika Amerikalılarındır” savının günümüz Amerika’sındaki
savunucusu olan Trump’ı Monroe’dan ayıran en belirgin özelliği ise Amerika’da
yaşayan göçmenlere yaşam hakkı
tanımamasıdır. Çünkü Monreo bu savını sadece uluslararası arenada uygulamaya
çalışmıştı,Trump ise bunu ülkesinde yaşayan ve Amerikalı olmayan herkes için uygulamaya koyma
yolunda.
Gittikçe
radikalleşen Trump’çıların en büyük dilekleri olan Amerika’yı Hristiyan ulus
yapma heveslerine bakılırsa, mesele sadece göçmenlerden kurtulmayla sınırlı
değil. Son zamanlarda sıkça ABD Anayasası’nın Hristiyanlıktan bahsetmemesini eleştiren
söylemlerin altında yatan da bu hevesleridir.
Amerika’da yapılan
bir araştırma bu tür hevesleri taşıyanların çoğunlukla “Cumhuriyetçiler ve onların Evanjelik
tabanları” olduğunu söylüyor. Dayanak noktaları ise insan haklarının bir
"Yaratıcı" ve "Doğanın Tanrısı"ndan geldiğini ilan eden
Bağımsızlık Bildirgesi’dir.
Bildirgede
Hristiyanlıktan açıkça bahsedilmemiş olsa da Evanjelikler, Amerika’nın
kurucularının Hristiyan bir Amerika kurduğunu sıkça dile getiriyorlar.
Özellikle sağ Evanjelikler(ki
büyük çoğunluğu sağ siyasete meyillidirler) söylemlerini bu noktada daha da keskinleştiriyorlar.
Aslında günümüz Evanjelikleri Amerika’nın
koloni dönemindeki kölelik düzeniyle mücadele eden Evanjeliklerden çok farklı
bir ruh haline büründüğünü söyleyebilirim. Bunda hızla yayılan küresel faşizmin
etkisi büyük olsa gerek.
Normalde “Amerikan
İstisnailiği” diye bir kavram vardı. Bu kavramdan kast edilen de Amerikan ulus
kimliğinin kendine münhasır olduğuydu. Bu “münhasırlık” Amerikan ulus
kimliğinin herhangi bir etnik sınırlamaya tabii olmamasından gelirdi. Ancak
koloni dönemi haricindeki tüm dönemlerde Amerika’nın “istisnaliği”, koloni dönemi
“Amerika istisnaliği”nden çok farklı bir istisnai duruma dönüştü: Emperyalizm
ve kaos..
Amerika’nın kendine muhasır
yapısı özellikle 1944’lerden itibaren emperyalizm ve kaos yaratmadaki müstesna kabiliyetiyle
kendini ispatlamaya başlamıştı.
6 Haziran 1944 günü Amerika
Avrupa’ya çıkarma yaptığında General Eisenhower’ın “Birleşik Devletlerin Sefer
Kuvvetlerindeki askerler, denizciler ve havacılar! Sizler, büyük bir Haçlı
seferine çıkmak üzeresiniz!” sözü unutulmamalıdır.
Kast edilen “Haçlı
seferi” elbette ki 11.Yüyılın klasik Haçlı Seferlerinden farklı olacaktı;
nitekim günümüze kadar da farklı şekilde devam etmektedir. Bu farklı “şekil”den
biri seferlerinde modern sömürgeciliği
ilke edinip yönetenleri yönetme ilkesiyle hareket etmesidir.
Amerika’nın Haçlı Seferinin en ayırt edici özelliklerinden biri de 11.Yüzyıl
Haçlı Seferlerinde olduğu gibi sadece Müslüman topraklara yönelik
olmamasıdır;Amerika devleti sınırları dışındaki her Avrupa Devletine,her Doğu
ve Uzakdoğu devletine ve her Ortadoğu devletine yönelik olmasıdır. Bunun adı
modern dünyada zaten “Haçlı seferi” değil,emperyalizmdir.Ve görüldüğü gibi Amerikan
emperyalizminin hududu da yoktur.
Eisenhower
yukarıdaki sözünü sarf ettikten sonra yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için
yayılmacılığından taviz vermeden
“..ancak eksenin kırılmasıyla adam gibi
bir dünya mümkündü; savaş benim için genellikle yanlış kullanılan kelimenin
geleneksel anlamıyla bir Haçlı seferine dönüştü” şeklinde bir yumuşak söylemde
bulunduysa da söylemin fiiliyata geçişini çoktan başlatmıştı.
İşte bu tarihlerden
itibaren koloni dönemi Amerikalı Evanjeliklerin kurucu değerleri evrim
geçirmeye başlayacak ve vaktiyle karşı koydukları(Evanjelikler) kölelik düzenini, tüm dünyada “Amerika’nın hizmetkârları”
olarak yaymaya başlayacaktı.
Günümüz itibariyle de bu Evanjelik zümre Hristiyan
milliyetçiliğine doğru hızla everiliyor. Bu zümrenin Hristiyanlığı sevmeyen
göçmenleri yasaklama sözü veren Trump gibi dengesiz kişiliklerin etrafında kümelenmesi
asla gözden kaçırılması gereken önemsiz bir konu değil; sadece Amerika’nın
değil dünyanın gidişatı açısından da oldukça önemli ve de tehlikeli bir konu. Üstelik
Cumhuriyetçilerin büyük kısmının Hıristiyan kökenlerini benimsemesinin yanında “Hristiyan
milliyetçiliğine” yeşil ışık yakan tavırları dünyanın geleceği açısından hiç de
iyi bir şey değil.
"İncil'e inanan cesur Hıristiyanlar" tarafından
kurulduklarına yönelik söylemler ve menkıbelerle “Hristiyan milliyetçiliğine”
yönelimleri arttıran Evanjeliklerin entelektüelleri zafere ulaştıklarında Dünya’nın
eskisinden çok da iyi olmayacağı kesin.
Daha da vahim olan bir şey var: Cumhuriyetçilerin bir kısmının
“ülkenin ‘Yahudi-Hıristiyan’ ilkeler üzerine kurulduğunu” iddia etmeye başladı.
Bunun ne anlama geldiğini, İsrail’in uyguladığı soykırıma destek vermelerine
bakarak biliyoruz zaten.
Hülasa Amerika’da hızla yükselen “Hristiyan Milliyetçiliği”,
zamanla ülkede Hıristiyan olmayanların Hıristiyanlarla aynı haklara sahip
olmamasını savunarak özellikle Müslümanlara yönelik çok ciddi ve tehlikeli
düzenlemeler getirecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder