Grigori Rasputin

 

Grigori Rasputin 

Hakkında pek çok hikâyeler yazılmış kendi deyimiyle “yaşlı adam” Rasputin “Rusya’nın şeytanı” lakabıyla da anlıyor. Kimileri için keşiş, kimileri için “şeytan” ve kimileri için de “sapık ve şarlatan”..

Hayatı hakkında Rusya tarihinde olağanüstü bir gizeme sahip olan Rasputin 1867-1916 yılları arasında yaşamış çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Tarihe damgasını vuran şahsiyetlerin çocukluk dönemlerine baktığınızda mutlaka akranlarından farklı en az birkaç özelliğe sahip olduğunu görürsünüz. Tabi Rasputin de  akranlarından farklı birkaç özelliğe sahipti: doğuştan sahip olduğu benzersiz “iç görü” ve sezgi..

Adının Rusça ’daki anlamı “günahkâr” olan Rasputin ’in hayatı zor geçmiş tabi. Annesi 12 yaşındayken ölmüş, evi tamamen yanmış ve kardeşi nehirde boğulmuş.

Rusya’da aziz mi yoksa iblis mi olarak tartışılan Rasputin için kesin olan bir şey varsa o da keşiş olmadığıdır. Hayatı genç yaşta Rus topraklarında etkili ve tehlikeli olarak kabul edilen olan  ‘Khlistizm’ akımına kapılmasıyla değişmişti. Tanrı’nın merhametini hayatlarında görmeyi amaçlayan bu akımın mensuplarının, kötülük yapanlara karşı sert cezaları uygulaması ve neyin kötü olduğuna kendilerinin karar vermesi akımı bir hayli tehlikeli kılıyordu Rus topraklarında.

Okuma ve yazmayı çok sonraları öğrenen Rasputin amanla bu akımın adeta öncülerinden olacaktı. Çevresinde kehanet yeteneği, başkalarının “kendisini aldatma girişimlerinden uzak durduğu bir öngörü” ve ellerini hastalığın bulunduğu bölgeye koyarak insanları iyileştirme yeteneği ile tanınan ve zamanla ünü tüm Rus topraklarına yayılan Rasputin’i anlatan romanlarda her ne kadar abartı hikayeler yer almışsa da sonuçta geride romanlara konu olacak bir hayat.

Bu “haya” zamanla kendi gücünü olduğundan fazla gördü ve iktidara ortak olma arzusuyla yanıp tutuştu. O dönemde Rusya’da Çar’ın gücünden daha büyük bir güç asla tartışma konusu olamazdı. Rasputin ‘in bu arzusu çok tehlikeliydi o nedenle. Ama sezgisel yetenekleri onu kendisine yönelik  tüm komplo ve tehditlere karşı korumaya ayrdımcı olacaktı.

Adeta güvenlik duvarıyla çevrili Çar’ın saraya adım atmak kaderinde olsa gerek ayağına gelen şansı iyi değerlendirdi. Çar’ın ve Çariçe’nin erkek çocuk istemesi ve bunun için keşişlerden ve kahinlerden yardım istemekten çekinememeleri onları Rasputin’le tanıştıracaktı.

Rasputin’in bu arada ünü ülke sınırlarını da aşmıştı, özellikle  İngiltere Kraliçesi Victoria’nın torunu Veliaht Prens Aleksey’in hemofili hastalığına çare bulmuş olması onu uluslararası bir şöhrete kavuşturmuştu. Veliehatı nasıl tedavi ettiğine dair kesin bir bilgi yok ama hipnoz yeteneğiyle nabzı yavaşlatıp kan basıncını düşürdüğüne dair rivayetler oldukça popüler.

Bu popülerlik erkek çocuk isteyen Çar ve Çariçe’nin gözünden kaçmamıştı ve nihayetinde Rasputin saraya alındı, alınmakla kalınmadı Çariçe ’nin özel danışmanı olarak atandı. Kısa sürede Çariçe’nin adeta vazgeçilmezi oldu. Bu duruma tanık olan biri  bunu “Çariçe Alexandra'nın "Sibirya Yaşlısı"na sınırsız inancı vardı ve onun katılımı ve tavsiyesi olmadan tek bir önemli karar bile vermedi.” Şeklinde yazmıştı günlüğüne.

Rasputin sarayda sadece danışman göreviyle yetinecek biri değildi. Kısa sürede sarayda etkili siyasi bir nüfuza ulaşmayı başardı. Tabi onun sarayda gizli bir ajandaya sahip olduğunu düşünenlerin sayısı da az değildi.  Ama bu endişe ve kuşkularını Çar’a dinletmekte yetersiz kalıyorlardı çünkü onlara göre Çar adeta Rasputin ‘in kuklası durumuna düşmüştü.

Çar’ın onun danışmanlığında zorlu bir çok meselenin üstesinden geldiği bir gerçekti. Hal böyle olunca Çar’ın her konuda ona güvenmesi çok da şaşılacak bir şey değildi. Hatta askeri alandaki tavsiyelerini de dinlemiş olsaydı Bolşevik Devrimi  dahi yaşanmıyor olacaktı zira Rasputin Çar’ı Osmanlı ile savaşa girmemesi konusunda ikna edememişti. Halbuki Rasputin savaşa girilmesi halinde Romanov Hanedanı’nın sonunu görüyor ve Çar’ı uyarıyordu. Nihayetinde Çar tarafından dikkate alınmayan öneri ve istek onun ve hanedanının sonunu getirdi.

Kendisini "yaşlı bir adam" ve "Tanrı adamı" olarak tanımlayan Rasputin gerek sarayda gerekse saray dışında kan pıhtılaşması sorunları olanları tedavi ettikçe halkın gönlünde de yer etmeye başlamıştı. Fakat o halkın gönlünde yer ettikçe üst tabaka tarafından özellikle devlet erkanı tarafından nefret edilen biri oldu.

Nefret edilmesi sadece Çar ve Çariçe üzerindeki etkisinden değildi. Rasputin onlara göre kendini çok beğenmiş sapkın biriydi. İnsanları aşağılamak onu mutlu ediyordu.

Örneğin İmparatorluk muhafızlarından bir subayın kızı Tatyana Grigorova-Rudykovskaya şahit olduğu bir olayı şöyle anlatıyordu:

“Masaya küstahça oturdu, herkese ismiyle ve “sen” diye hitap etti, akılda kalıcı, bazen kaba ve kaba bir şekilde konuştu, ona seslendi, onu dizlerinin üzerine oturttu ve taciz etmeye başladı. Mashenka! Diye çağırdı birini. Mashenka geldi ve ondan reçel istedi sonra o reçeli çizmesinin ucuna serpiştirdi ve ardından “yala çizmemi” diyerek emir verdi.”

Küstahlığı ve had bilmezliği bütün saray çalışanlarını ve görevlilerini bıktırmıştı. Onlara göre özellikle kadınları aşağılayıcı tavırları onu kötü ve sapık şöhretli biri yapmıştı.

Seçkinler böyle bir kişinin kraliyet ailesinin fiili danışmanı olmasına dayanamadı ve bunun sonucunda 12 Temmuz 1914'te Rasputin'i ortadan kaldırmak için ilk girişimlerinde bulundular.  Khionia Guseva adındaki bir kadının ona yaklaşıp bıçaklamasını istediler. Kadın istenileni harfiyen yerine getirdi;Rasputin'i sokakta takip etti ve onu karnından bıçakladı. Ancak Rasputin kadınla mücadele edip hayatta kalmayı başardı.

Rasputin ‘in çekilmezliği, Birinci Dünya Savaşı sırasında İmparator Nicholas'ın kendisini başkomutan olarak atayıp Karargah'a gitmek üzere Petrograd'ı terk etmesiyle daha da belirginleşti. Askeri konularda bilgisi olmamasına karşın böyle bir muamele görmesi herkesi şaşırtıyordu.

Bir defasında İmparatoriçe, Rasputin'in Karargâhı ziyaret etmesini bile önerdiğinde genelkurmay başkanı General   Mikhail Alekseev kendisini gerçekten oraya getirmesi halinde derhal istifa edeceğine and içmişti.

Sonuç olarak, birkaç kişi birbirinden bağımsız olarak Rasputin'i cinayet de dahil olmak üzere herhangi bir yöntemle ortadan kaldırmaya karar verdi. Komplocuların lideri, “Moika'daki evini suikast girişimine platform olarak sağlayan genç Prens Felix Yusupov'du.” Prens Felix  suikast konusunda onlarca üst düzey yetkililerin desteğini aldı.

Suikast girişimini günlüğüne alan biri suikastın gerçekleşme sürecini şöyle anlatmıştı:

“17 Aralık 1916 gecesi Rasputin'i çay içmeye evine davet etti ve seyirciler bodrum katında yer alacaktı. Çıplak duvarlı bir bodrum katında "yaşlı adam" çay içmekten utanmasın diye, içine mobilyalar yerleştirildi ve masa kuruldu. Sonunda Yusupov, Lazovert'e bir kutu potasyum siyanür verdi ve onun huzurunda, zehri keklerin dolgusuna yoğun bir şekilde serpti. Siyanürün bir kısmı da şarap kadehine konuldu.

Genç prens ve doktor gece yarısından sonra Rasputin'i aradılar ve Yusupov yabancıların onu tanımaması için şapkasını gözlerinin üzerine çekti - Rasputin ‘in hizmetkârının planlanan ziyaretten haberdar olduğu düşünülürse çok tuhaf bir kılık değiştirme. Rasputin bodruma getirildiğinde Petrograd'dan ayrılmayı teklif ettiler ama o bunu reddetti. Sonra ona çay ve zehirli kekler getirdiler”

Ama ne var ki ne zehirli keklerin ne de zehirli şarabın Rasputin üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Hal böyle olunca daha basit ve kesin bir yönteme başvuruldu. Silahla kalbine nişan aldılar ve tetiğe bastılar.

Suikastçılardan Yusupov anlatıyor: “Ürkütücü görünüyordu. Ağzı köpürüyordu. Kötü bir sesle çığlık attı, kollarını salladı ve bana doğru koştu. Parmakları omuzlarıma girip boğazıma ulaşmaya çalıştı. Gözler yuvalarından fırladı, ağızdan kan aktı. Rasputin sessizce ve boğuk bir şekilde adımı tekrarladı. Kalbinde kurşun yarası olan Sibiryalı adam bodrumdan çıkıp bahçeye koşmayı başardı. Ardından koşup onu yakaladık ve üst üste tekrar tetiğe bastık.”

Rasputin ‘in ölümüyle ilgili soruşturmada suikastçılarla ilgili tutarsız ifadeler dikkat çekiciydi. Üstelik bu durum Rasputin ‘in ölümünün nasıl olduğuna dair şüpheleri ve gizemleri de beraberinde getirdi.

Örneğin otopsi, Rasputin ‘in hepsi yakın mesafeden üç yarası olduğunu gösterdi: karaciğerde, böbrekte arkadan ve alnın ortasında. Kalbinden vurulmamıştı yani.

Siyanüre de rastlmadı midesinde. Rasputin ‘in zehire karşı olağan üstü bağışıklığı olduğu biliniyordu zaten. Bazı araştırmacılar zehrin ısı tedavisiyle nötralize edildiğini öne sürdü, ancak her durumda adli tıp uzmanları ölen adamın midesinde siyanür izine rastlamadı.

Nasıl öldüğü ve kimler tarafından öldürüldüğü gizemlerle kaplanmıştı.

İngiliz belgeselci Richard Cullen, Rasputin ‘in kafasındaki deliğin büyüklüğüne dayanarak, ateşin Birinci Dünya Savaşı'nın standart İngiliz ordusu tabancası olan 455 Webley'den ateşlendiği sonucuna varmış.

Yani onu öldürenlerin İngiliz ajanlar olma ihtimali de ortaya çıktı ve ihtimal oldukça yüksekti. Bunun için nedenleri vardı elbette; mesela birincisi Savaş sırasında Rusya’nın kötü gidişatından Rasputin etkisin olduğuna inanlıyordu. Diğer neden de Rasputin Alman yanlısı sempatisiyle tanınıyordu, savaşa karşı çıktı ve imparatoriçeyi ayrı bir barış yapmaya ikna edebildi. Rasputin ‘in ortadan kaldırılması gerektiği tezi, Rusya'daki İngiliz çalışanların yazışmalarında birçok kez karşımıza çıkmıştı.

Ama sonuçta Rasputin ölmüştü.

 Rasputin'in ölümü başta ordu olmak üzere sevinçle karşılandı. Kraliçe Alexandra katillerin vurulmasını talep etti ancak İmparator Nicholas halkın öfkesini kışkırtmamak için farklı davrandı. Çar, Büyük Dük Dmitry Pavlovich'i Pers cephesine sürgün etti ve Felix Yusupov'un Kursk yakınlarındaki mülkünde gizli ev hapsine alınmasını emretti 

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..