Kayıtlar

Dünya’nın şekillenmesine yönelik tüm tez ve doktrinleri çöpe atın...

  Dünya’nın şekillenmesine yönelik tüm tez ve doktrinleri çöpe atın... 19. Yüzyıl’da dünya devletleri bir dünya savaşına hazırlanırken savaşın maliyetinin getiresine oranını çok fazla hesap etme gereği duymamışlar ve bu nedenle savaşa giden basamakları olabildiğince hızlı tırmanmaya çalışmışlardı. Fetihçi politikanın halen geçerli olduğu 19. Yüzyıl dış politikasında devletlerin dış politikası anlayışı klasik sömürge çerçevesinde şekillenmekteydi. O nedenle savaşların hedefi sömürülecek toprakları bizzat kendi ordularıyla ele geçirmek olmuştu.   Ancak zaman geçtikçe devletler arası ekonomik ilişkilerin yaygınlaşmasıyla ve hatta ekonomilerinin iç içe geçmesiyle devletler 1.Dünya Savaşı’na kadar olan süreç zarfında mümkün mertebe savaşmaktan uzak durmayı tercih etmişlerdi. Hatta sonuç alamasa da 1871’de Bismarc’ın Fransa ile yapacağı savaşı engellemek adına elinden geleni yapması bunun bir göstergesiydi. Gerek Bismarc’ın gerekse diğer devlet liderlerinin   yaşadıklar...

Yunanlılara göre Erdoğan ikili strateji izliyor..

  Yunanlılara göre Erdoğan ikili strateji izliyor.. Birkaç gün önce Yunanistan Hükümeti’nin sözcüsü Pavlos Marinakis“Türkiye ile görüşüyor olmamız aynı fikirde olduğumuz, dahası geri adım attığımız anlamına gelmiyor.” Diye bir açıklamaya yapmıştı. Açıkçası açıklamaları çok şaşırtıcı değil.  Yunanlılar gerek zaman zaman BM’nin gerekse Türkiye’nin sıklıkla önerdiği adaletli hiçbir çözüm önerisine sıcak bakamdılar zaten. Zamanın getirisine göre ılımlı yaklaşma sinyalleri verdilerse aslında bu sinyaller kendilerine yönelik zaman kazanma çabasından başka bir şey değildi. C. Başkanı Erdoğan’ın bir kez daha Yunanistan’a zeytin dalı uzatması onları şımarıklığa sevk etmiş olmalı ki adadaki askeri varlıklarını “kablo döşeme” bahanesiyle güçlendirmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin buna sessiz kalmaması karşısında da Türkiye’yi provokatörlükle suçlayıp BM’ye şikayet ediyorlar. Türkiye’nin İtalyan gemisinin işlevlerini takip amacıyla gönderdiği ve savaş gemilerinin yarattığı panik içleri...

Bolivya’daki darbe girişiminde Amerika izleri..

  Bolivya’daki darbe girişiminde Amerika izleri.. Bolivya'nın başkenti La Paz'da Başkanlık Sarayı General Zuniga liderliğindeki bir gurup asker tarafından basılmış ve Murillo Meydanı ele geçirildikten sonra General Zuniga, "Bu vatanı kurtaracağız, gerçek demokrasiyi yeniden kurmayı amaçlıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu. Tabi teker teker yapacaklarını sıralarken yapacaklarının ilk sırasında siyasi mahkumların serbest bırakılması vardı. Ancak bu darbe girişimi , ordunun   ve güvenlik güçlerinin desteklememesi ve demokrasiyi savunmak için sokaklara çıkan halkın tepkisi nedeniyle yalnızca üç saat sürdü.(Bu yönüyle bizdeki 15 Temmuz Hain kalkışmayla benzerlik gösteriyor) Bu darbe girişiminin ve başarısızlığın, bizim 15 Temmuz darbe girişimine olan benzerliği sadece şeklen değildi;arkasındaki görünmeyen güç de benzerdi. Yani bu ülkedeki darbe girişiminin arkasında da yine Amerika vardı. Hoş; Amerika son 15 yılda hiçbir ülkede amacına ulaşan bir darbe girişiminde...

Fransa’nın, sömürgelerini ayakta tutma çabası..

  Fransa’nın, sömürgelerini ayakta tutma çabası.. Batı’nın 17. Yüzyıldan itibaren başlattığı sömürgecilik faaliyetlerinin halen devam ettiğine şaşmamak lazım. Sömürgeciliğin versiyonları her yüzyılda yeni boyutta kendini günceller. Ve Batılı devletler direk veya dolaylı olarak elde ettikleri sömürge gelirleriyle ayakta dururlar. Tabi bu tür konular hakkında bilgi sahibi olmayanların ülkesini Batılı ülkelerle kıyaslayıp kendi ülkelerini yerin dibine sokma çabaları çok anormal bir durum değil ama kendileri açısından maalesef trajik bir durum.   Bu “trajiklerin” Cumhur Başkanı Erdoğan’ın Ruanda ziyaretini dalga konusu yapmaya kalkmalarından ve akıllarınca “bir Ruanda eksikti!” diye küçümsemelerinden bu zihniyetin Türkiye’nin son 86 yılını nasıl heba ettiklerini daha net anlıyoruz. Tabi bu zihniyet(siz)ten   bir dış politika değerlendirmesinde kendilerini direk veya dolaylı fonlayan emperyalistlerin yaptıklarını eleştirmelerini beklemiyoruz. Biz Macron’a dönelim.. G...

Peki, Batı'nın sokak köpekleri Ne alemde?

  Peki, Batı'nın sokak köpekleri Ne alemde? Ülkemizde toplumu ilgilendiren her mesele siyasetin bir parçası olmaktan kurtulamıyor. Siyasete konu olan son mesele de sokak köpekleri.. Bu günlerde Meclis gündeminde. Meclis’ten çok sosyal medyanın ana gündemi olan bu sorunda “zıt talepler” birbirleriyle yarışıyor adeta. Meclis’te bu konu tartışılırken kimi vekiller uyutulmaya karşı çıkıyor kimi vekiller de belirli bir süre sonrasında uyutulmanın gerekliliğini savunuyor. Bazı vekiller de   “bu sorunu kimin yarattığını bulma” peşinde. Sorunu kimin yarattığı önemli mi bilmiyorum ama medeni ülkelerde kimin yarattığından çok nasıl bir çözüme kavuşturulduğunun önemli olduğundan eminim. Sorunu kimin yarattığının peşine düşütümüzde MÖ 10000’lerde hayvanların evcilleştirilerek yerleşik yaşama geçilen tarihe kadar gitmek lazım, ki buna hiç gerek yok.. Sorunun kaynağının bir defa insan olduğunun farkına varmamamız lazım. Çünkü bizler     insan-merkezci anlayıştan hareke...

ABD’nin Gazze’de yardım için kurduğu iskelenin sinsi hedefi..

  ABD’nin Gazze’de yardım için kurduğu iskelenin sinsi hedefi.. Yaklaşık 40 bin insanın ölümüne sebep olan bombaları terör devleti İsrail’e veren ABD’nin, sağ kalan Gazzelilere sözde yardım için   Gazze Şeridi kıyılarına iskele kurduğunu biliyoruz. Bu iskelenin kurulma amacı abluka altında olan Gazze halkına yardımı, kısa sürede dağıtmakmış. Şu şekilde işleyecekmiş: İnsani yardım taşıyan kamyonlar burada karaya çıkarılacak ve Birleşmiş Milletler yardımları teslim alacak ve Gazze’ye dağıtımını koordine edecek. Peki İsrail buraya müdahale edecek mi? İsterse edebilir tabi. Ama etmeyecek.   Peki neden? Bir başka soru: ABD veya BM istese iskele kurmadan İsrail’in kapattığı kapılardan yardımları getiremez miydi? Bence getirebilirdi. Madem getirebilirdi de bu iskele çabasının amacı ne ve İsrail bu sözde yardım iskelesinin kurulmasına neden müdahale etmedi? Şimdi bu soruların cevabını farklı uzmanların farklı analizlerinden yola çıkarak yaptığım çıkarılarimlarla vereyi...

Ders kitaplarında İsrail nefretini kaldıran Suudiler..

  Ders kitaplarında İsrail nefretini kaldıran Suudiler.. Muhammed bin Salman’ın Suudi Arabistan’ı bizleri yine şaşırtmadı.Terör devleti   İsrail’le normalleşme adımlarına hız verdi. Zaten 7 Ekim’den sadece birkaç hafta önce İsrailli yetkilileri ülkesinde şatafatlı şekilde ağırlamış ve onlarla beraber hareket etmek istediklerini adeta bir “yanaşma” edasıyla dile getirmişlerdi. İsrailli yetkililerin ve profesörlerin bulunduğu heyet günlerce Suudi toprağında empozyomlar düzenlemiş ve bu sempozyumlarda bir zamanlar bizde dile getirilen dinler arası diyaloğu empoze etmek için yoğun çaba sarf etmişlerdi. İslam Coğrafyasının iki önemli gücü olan İran ve Suudi Arabistan’ın Siyonistlerin emellerini gerçekleştirmede birer maşa durumuna gelmesi İslam dünyası açısından maalesef   utanç verici,dahası onur kırıcı bir şey. Sadece Siyonizm’in maşası ve “yalakası” olmakla kalmayan Suudi Arabistan Hristiyanların da kuklası olmak için çaba sarf ediyor. Yakın zamanda Papa’nın Riyad...