Yunanlılara göre Erdoğan ikili strateji izliyor..
Yunanlılara göre Erdoğan ikili strateji izliyor..
Birkaç gün önce Yunanistan Hükümeti’nin sözcüsü Pavlos Marinakis“Türkiye ile görüşüyor olmamız aynı fikirde olduğumuz, dahası geri adım attığımız anlamına gelmiyor.” Diye bir açıklamaya yapmıştı. Açıkçası açıklamaları çok şaşırtıcı değil.
Yunanlılar gerek zaman zaman BM’nin gerekse
Türkiye’nin sıklıkla önerdiği adaletli hiçbir çözüm önerisine sıcak bakamdılar
zaten. Zamanın getirisine göre ılımlı yaklaşma sinyalleri verdilerse aslında bu
sinyaller kendilerine yönelik zaman kazanma çabasından başka bir şey değildi.
C. Başkanı Erdoğan’ın bir kez daha Yunanistan’a zeytin dalı
uzatması onları şımarıklığa sevk etmiş olmalı ki adadaki askeri varlıklarını “kablo
döşeme” bahanesiyle güçlendirmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin buna sessiz
kalmaması karşısında da Türkiye’yi provokatörlükle suçlayıp BM’ye şikayet
ediyorlar.
Türkiye’nin İtalyan gemisinin işlevlerini takip amacıyla gönderdiği ve savaş gemilerinin yarattığı panik içlerinde tuttuğu çözümsüzlük temennisi hemence dillerine yansıyıverdi.
Nitekim Yunan hükümet sözcüsü bir radyo programında “Oldu
bittiyi kabul etmiyoruz, amacımız tek egemenliğe, tek uluslararası kimliğe ve
tek vatandaşlığa sahip bir Kıbrıs Cumhuriyeti'ne sahip olmaktır.Çözüm, garantilerin
olmadığı, tek bir Devlette iki bölgeli, iki toplumlu bir Federasyondan geçer”
gibi akla ziyan ve boş hayalleri dile getirdi. Tabi aslında bu söylem,
çözümsüzlükten yola çıkarak iç kamuoyunun milliyetçi tayfasına oynamaktan baka
bir amaç taşımıyor.
Hükümet sözcüsü kendini oldukça akıllı sanıyor olmalı ki “Kıbrıs'a
yönelik her tehdit tüm AB için bir tehdit haline gelir" diyerek AB’yi
Türkiye’ye müdahale etmeye çağırıyor.
Yunanlı yetkililer teyakkuzda.
Adeta gerek Atina’da gerekse Lefkoşa'da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
yaptığı hamleleri titizlikle izleyip açıklamaların zamanlaması komsunda
sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar kafa yoruyor, açıklamaları analiz ediyorlar.
Tüm bu analizlerden, değerlendirmelerden çıkardıkları sonuç
ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs konusunda diyaloğun yeniden başlamasından
önce kendi gündemini dayatmaya ve koşulları belirlemeye çalıştığı sonucu..
Analizlerini daha akademik düzeyde yapanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
ikili bir strateji izlediği çıkarımını yapıyorlar.
Onlara göre bu stratejilerden biri Türk-Yunan diyaloğunun bir şekilde sona ermesinin sorumluluğunu
üstlenmek istemediği –ki anlaşılan diyaloğu başlamadan sona erdirmek
istediklerini dolaylı olarak da söylemiş oluyorlar- diğeri ise katı bir çizgi
takınarak meselenin çözümsüz kalmasını sağlamak..
Anlaşılan Yunanlılar kendi ajandalarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kullanarak yansıtma yoluyla dünyaya duyurmuşlar.
Çünkü Türk tarafı başından beri iki devletli çözümün yanı sıra Akdeniz’deki
kaynakların adil paylaşımına kadar her konuda adaletli bir çözüm önerisi ortaya
sürmüş ve hatta “başka topraklarda gözümüz yok” diyerek de onlara toprak
bütünlüğüne yönelik garantiler veren söylemlerde bulunmuştur.
Tabi Yunan Hükümeti bir anda ipleri
atacak değil. Aksi halde ağababaları AB ülkelerinden kendilerine yönelik destek
dayanakları ortadan kaybolacak. Bu nedenle ekranlarda sık sık” Erdoğan’ın yarın
ne yapacağını kestirmek güç, önlem almaya çalışıyoruz” gibi ifadelerle muhtemel
diyaloğun kapısını kapatacak ilk tekmeyi yumuşak bir vuruşla yapmaya
başladılar.
Eylül’de Yunanistan Başbakanı ile
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York'ta bir araya gelebileceklerine yönelik
söylemler var. Geçtiğimiz günlerde Washington'da yapılan görüşmelerde teferruata inilmemesi
Yunanlılarda “acaba Erdoğan’ın kafasında bir cinlik mi var” benzeri soru
işaretleri uyandırmıyor değil.
Geçmişte gerek “Garanti Anlaşmaları”
gerekse “Annan Planı” gibi girişimlerden sonuç alınmamasının en büyük
sorumlusunun Yunanlılar olduğunu düşünürsek muhtemele görüşmede de yine
Yunanlıların “en büyük çözüm çözümsüzlüktür” diyerek sonuç çıkacağını hiç
sanmıyorum.
Bu çözümsüzlük esasında Yunanlıları
memnun etse de Ada’da yaşayan Rumlar bu durumdan hiç de memnun değiller. Her an
Türkiye’nin, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neler yapabileceği konusunda derin
düşüncelere dalan Rumların stresli hayatları onları “ya herro ya merro” noktasına
getirebilir.
Nitekim Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos
Christodoulidis, birkaç gün önce Yunanistan Başbakan ile yaptığı görüşmede,
"Önümüzdeki aylar kritik, önümüzdeki aylar zor olacak, önümüzdeki aylarda
muhtemelen kritik ve cesur kararlar alacağız" demişti.
Bakalım göreceğiz; o cesur kararlar nelermiş,krtik aylar için
neler planlıyorlarmış.
Ama Christodoulidis’in yine yakın zamanda "Her zaman mutabakata varılan çerçeve temelinde tarih yazmaya, ülkemizi yeniden birleştirmeye, Kıbrıs'ı yeniden birleştirmeye hazırız" söylemine bakacak olursak cesaretleri sonları olabilir.
Lokmayı çiğnemden yutmak pek akıllıca
değildir. Unutmasınlar ki kendi ülkeleri her fırsatta dost dediklerine kazıt
atan bir ülke iken Türkiye, düşmanlarına bile faydalı olan bir ülkedir..
Yorumlar
Yorum Gönder