Bolivya’daki darbe girişiminde Amerika izleri..
Bolivya’daki darbe girişiminde
Amerika izleri..
Bolivya'nın başkenti
La Paz'da Başkanlık Sarayı General Zuniga liderliğindeki bir gurup asker tarafından
basılmış ve Murillo Meydanı ele geçirildikten sonra General Zuniga, "Bu
vatanı kurtaracağız, gerçek demokrasiyi yeniden kurmayı amaçlıyoruz” şeklinde
açıklamalarda bulunmuştu. Tabi teker teker yapacaklarını sıralarken yapacaklarının
ilk sırasında siyasi mahkumların serbest bırakılması vardı.
Ancak bu darbe girişimi , ordunun ve güvenlik güçlerinin desteklememesi ve
demokrasiyi savunmak için sokaklara çıkan halkın tepkisi nedeniyle yalnızca üç
saat sürdü.(Bu yönüyle bizdeki 15 Temmuz Hain kalkışmayla benzerlik gösteriyor)
Bu darbe girişiminin ve başarısızlığın, bizim 15 Temmuz
darbe girişimine olan benzerliği sadece şeklen değildi;arkasındaki görünmeyen
güç de benzerdi.
Yani bu ülkedeki darbe girişiminin arkasında da yine Amerika
vardı. Hoş; Amerika son 15 yılda hiçbir ülkede amacına ulaşan bir darbe girişiminde
bulunma veya bulundurmada başarılı olamamıştı. Darbe yaptırma kabiliyeti yıllar
geçtikçe kaybolan bir Amerika, başarısızlığın getirdiği öfke nöbetleri
nedeniyle pervasızca hareket etmekten, gelişmekte olan devletlere yönelik
ekonomik saldırılardan geri durmamıştı.
Pe ki Bolivya’daki darbe girişiminde Amerikan izleri
nelerdi?
Birincisi; bu darbe girişiminde bulunan gurubun lideri Zuniga ‘nın yapacaklar listesinde ilk sırada
yer alan icraata bakmakta fayda var. Zuniga başarılı olması durumunda ilk
yapacağı işin siyasi mahkûmların serbest bırakmak olduğunu açıklamıştı.
Siyasi mahkûmlara
baktığımızda 2019'daki önceki Amerikan yanlısı darbenin liderleri olan
ve cezalarını hapiste çeken Jeanine
Áñez ve Fernando Camacho olduğunu görüyoruz.
Peki 2019’da neler oldu kısaca? O döneme baktığımızda adaylardan Evo Morales oyların %47’sini almış ancak bunu
kabullenmeyenler marjinal grupları sokaklara dökerek büyük bir isyan
başlatmıştı
Bu kaos ortamı da
orduya büyük bir fırsat doğurmuş ve Bolivya Genel Kurmay Başkanı vakit
kaybetmeden ekranlara çıkarak Moreles’i istifaya davet etmişti. Başkan Morales 10 Kasım 2019 günü istifasını açıklamış ve Meksika’ya
iltica etmişti. Bundan sonra Morales’in partisi Sosyalizm Hareketi Partisi
(MAS) üyelerine yönelik adeta bir cadı avı başlatılmıştı.
Zaman geçtikte
Moreles’in partisi tüm baskılara ve cadı avına maruz kalmalara rağmen
eskisinden daha güçlü bir şekilde yoluna devam etmiş ve Çin-Rusya yanlısı Moreles
Arjantinden yürüttüğü çalışmalarla sonraki süreçte girdiği seçimlerin
tamamından zaferle çıkmıştı.
Şimdi yine aynı
senaryo son bir ümitle uygulanmaya konuldu. Başarılı olması halinde Amerika’nın
darbeci General’inin eline tutuşturduğu isimlerin serbest bırakılması yapılacakların
ilkiydi ama yine olmadı.
İkincisi; darbe girişimini
Kıta’daki neredeyse tüm devletler kınadı ama Amerika kınamakta acele etmedi ve
bildiğim kadarıyla da halen kınamadı.
Okumalarım esnasında
olaylardan on gün önce ABD'nin La Paz'daki Maslahatgüzarı Debra Hevia’nın Dışişleri Bakanlığı'na
çağrıldığı bilgisine dek geldim. Bu çağrılmada Maslahatgüzara Bolivya Hükümeti tarafından
"içişlerimize müdahale" edilmemesi
uyarısı yapılmış. Demek ki Bolivya Hükümeti’nin bu noktada ciddi tespitleri
olmuş..
Dikkat çekici bir nokta da,13 Haziran'da
Bolivya Ekonomi Bakanı’nın ABD Büyükelçiliğini doğrudan Luis Arce hükümetine
karşı "yumuşak bir darbe" hazırlamakla ve yakıt sorunları
nedeniyle protestoları körüklemekle suçlaması..
Şimdi gelelim
Amerika’nın bu ülkeyle neden bu kadar ilgilendiğine:
Bolivya, dünyanın en
büyük lityum rezervine sahip. Lityum özellikle
pil üretiminde kullanılan bir element. Son dönemlerde elektrikli araç
üretimindeki olağanüstü artışı
düşünürseniz Bolivya’nın Amerika’nın iştahını nasıl kabarttığını anlarsınız.
Daha yakın zamanda
Amerika’nın “Güney Komutanlığı’nın
komutanı olan Laura Richardson arsızca ve utanmazca “lityum üçgeni arka
bahçemizdeki bir ulusal güvenlik sorunudur” şeklinde açıklama yapmaktan çekinmemişti.
Bu “lityum üçgeni” dediği şeyden Bolivya, Arjantin, Şili üçlüsünün sahip olduğu
rezervleri kastediyor tabi.
Peki Amerikan
elçiliğinin bulunduğu Şili ve Arjantin’de neden bu tür olaylar en azından bu
dönemde yok? E neticede Amerikan elçiliğinin olduğu her ülke darbe
potansiyeline sahiplerdir.( Bu arada Morales,
“Dünyada darbe olmayacak tek ülke ABD, çünkü orada ABD Büyükelçiliği yok”
ifadelerini kullanmıştı.)
Sorunun cevabı gayet
basşt;Şili ve Arjantin’inin, yakın zamanda Ukrayna konusunu görüşürken İsviçre’de
Amerika tarafından en üst düzeyde temsil edilmeleri sağlanmış, yani bu iki ülke Amerikan
emperyalizmine en azından bu noktada boyun eğmiş, Bolivya temsilcileri ise aynı zaman diliminde Rusya ile lityum üretimi konusunda
anlaşma yapmak üzere Moskova'da görüşmeler yapmaktaydı.
Anlaşılan Bolivya,
lityumun kendileri açısından bir “beka sorunu” olduğunun farkında. Bu nednele de
maden çıkarmayı millileştirme çabası, devlet eliyle, konuyla ilgili bir şirket
kurulmasıyla sonuçlanmış. Zaten o tarihten bu yana Amerika elçiliğinin fitne ve
fesat üretmek için tek bir saniyesi boşa harcanmamış. Benzer bir durum, bizim
IMF’ten bağımsız hareket etmeye başladığımız 2013’ten 2016’ya kadar olan sürede
de yaşandı. Çok şükür millet ve devlet el ele verip Amerikan emperyalizminin tek
dişini de söküp attı.
Ama Morales’in
dediğinden hareketle, Amerikan elçiliği ülkede var olduğu sürece her daim
uyanık olmakta fayda var..Aksi halde sökülen dişin yerine yapılacak bir implant
bize çok daha pahalıya mal olabilir..Vesselam..
Yorumlar
Yorum Gönder