Fransa’nın, sömürgelerini ayakta tutma çabası..
Fransa’nın, sömürgelerini ayakta tutma çabası..
Batı’nın 17. Yüzyıldan itibaren başlattığı sömürgecilik
faaliyetlerinin halen devam ettiğine şaşmamak lazım. Sömürgeciliğin
versiyonları her yüzyılda yeni boyutta kendini günceller. Ve Batılı devletler
direk veya dolaylı olarak elde ettikleri sömürge gelirleriyle ayakta dururlar.
Tabi bu tür konular hakkında bilgi sahibi olmayanların
ülkesini Batılı ülkelerle kıyaslayıp kendi ülkelerini yerin dibine sokma
çabaları çok anormal bir durum değil ama kendileri açısından maalesef trajik
bir durum. Bu “trajiklerin” Cumhur
Başkanı Erdoğan’ın Ruanda ziyaretini dalga konusu yapmaya kalkmalarından ve
akıllarınca “bir Ruanda eksikti!” diye küçümsemelerinden bu zihniyetin
Türkiye’nin son 86 yılını nasıl heba ettiklerini daha net anlıyoruz.
Tabi bu zihniyet(siz)ten
bir dış politika değerlendirmesinde kendilerini direk veya dolaylı
fonlayan emperyalistlerin yaptıklarını eleştirmelerini beklemiyoruz.
Biz Macron’a dönelim..
Geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Kaledonya halkının protestolarının yoğunlaştığı bir dönemde Yeni Kaledonya'ya gitmişti. Gezisinin amacını da sözüm ona “halka destek olmak ve onlara barışı sağlamak” olarak belirtmişti. Bu bölgeyi ilk defa duymuş olmanız gayet normal. Ama belli ki sömürgeci güçler için sömürülecek toprakların ve insanlarının kıyıda köşede, uzakta yakında, karada denizde olmasının çok da bir önemi yok..
Peki Afrika sömürgelerini büyük oranda kaybeden Macron’nun
bu kadar uzak bir yerde gerçekte ne işi olabilirdi?
Bunu anlamak için öncelikle Kaledonya denilen bu
bölgenin Fransa'nın denizaşırı toprağı
olduğunu bilmek lazım. Zaten bunu bilmek bir çok şeyi kabataslak anlamamıza
yetiyor. Ama biraz ayrıntısına girdiğimizde Fransa için neden bu kadar önemli
olduğunu da anlayacağız.
Fransa bu yüzyılda dahi
dünya yüzeyinde denizaşırı sömürgesi olan birkaç ülkeden biridir. Bu
deniz aşırı sömürgeleri arasında Yeni Kaledonya’nın yeri bambaşkadır.
Çünkü Kaledonya Hint-Pasifik bölgesinde Fransa açısından
oldukça önemli stratejik bir konumdadır;Çin’i bile çok etkili olmasa da
rahatsız edici şekilde tehdit edebilecek stratejik öneme sahiptir. Bu ufak
neden bile Macron’un bölgeyi ziyaret etmesi için geçerli bir neden. Macron
bölgeye geçen yıl da ziyarette bulunmuş hatta Batı medyası bu ziyareti “tarihi
bir ziyaret” olarak değerlendirmişti.
Macron’un bu denizaşırı bölgeyi ikinci kez ziyaret
etmesindeki nedenlerden biri de Kaledonya gibi denizaşırı sömürgelerin oldukça
geniş bir özerkliğe sahip olmalarından kaynaklanıyor. Yani her ne kadar Fransız
kanunları geçerliyse de bu geniş özerkliğin tanıdığı haklar nedeniyle her an
Fransa’dan kopuş yaşanabilir.
Kendi ülkemizin bir tek sömürgesi yokken bu tür ülkelerin
ekonomisini ve yaşam şartlarını kendi ülkesiyle kıyaslayıp hayıflananların
Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin ekonomisinin ANA KAYNAK TEDARİKÇİLERİNİN Afrika
sömürgelerinin yanında bu denizaşırı bölgeler olduğunu bilmesinde fayda var.
Örneğin Fransa diğer şeylerin yanı sıra elektrikli araçlara
yönelik pil üretimi için gerekli olan nikeli Yeni Kaledonya'dan ithal ediyor.
Ucuza ithal ettikleriyle üretilen ürünlerin özellikle gelişmekte olan ve az
gelişmiş ülkelere oldukça yüksek fiyata satıyor. Bu tür sömürgelerin zenginleri
de ellerindeki dövizleri Fransa’da tutuyorlar.
Son zamanlarda tabi ki bu bölgede(Yeni Kaledonya)işler pek
de Fransa aleyhin e gitmemeye başlayınca
tedarikçilerini kaybetmemek için Macron apar topar bu uzun seyahate çıkmaya
karar verdi. Ve muhtemelen bu seyahatinde sömürgeci zihniyetin gerekenlerini
yaptı ve bir süreliğine de olsa bu bölgeyi elinde tutmayı başardı. Tabi şunu da
belirtmek lazım: Fransa’nın sömürgeleşme
iştahı eskisi gibi yok. Bu iştahsızlığın
sebebi aslında beceriksiz yönetimlerin mide bulandırıcı yönetimlerinden
kaynaklanıyor, yoksa zihniyet aynı zihniyet.
Sömürgeleşmiş ülkelerde “sahipleri”nin çıkarlarını koruyan
ve sahipleri tarafından desteklenen burjuva ve medya gücü hep vardır.
Sömürgeci patronları
tarafından desteklenen burjuva ve bu burjuva tarafından desteklenen medya ve
bu medya tarafından desteklenen “mankurt”
kitle yaşamları boyunca hallerinden memnun görünürler. Memnuniyetsizliklerini
dile getirenlerin sesleri çok da gündemde yankılanmaz. Veya yankılanmasına izin
verilmez.
İşte Macron’nun bu bölgeye uzun mesafeler kat edip gitmesi
oluşturdukları burjuvaya desteklerinin tam olduğunu en üst düzeyde göstermek ve
ülkede Fransa aleyhinde gittikçe yükselen söylemleri bu burjuva aracılığıyla
susturmak olduğu açık.
Yorumlar
Yorum Gönder