Achilles
Achilles
-İyi Okumalar-
Sizleri bu kez tarihin en geri noktalarından birine götürelim. MÖ.1184’e.Greklerin zalim hükümdarı Agamemnon’un ortalığı kasıp kavurduğu bir zamana.
Agamemnon bu gün Yunanistan olarak bildiğimiz coğrafyada yaşayan ve yine Yunanlıların ataları olarak bilinen(!) Greklerin hükümdarıydı. Bir zaman Agamemnon karşı sahilin , yani bizim Çanakkale’mizda yaşayan Troyalıların kralı Priam’ın oğullarını sarayında ağırlamaktaydı.
Ağırlama çok gösterişli bir kutlamayla devam ediyordu. Priam’ın oğulları Hektor ve Paris onur konuğu olarak oldukça ilgi görmekteydi. Her şey yolunda gidiyordu görünürde Agamemnon için. Ta ki Agamemnon henüz kendini bekleyen sürprizle karşılaşana kadar.
Agamemnon’un dillere destan güzelliğiyle bilinen karısı Helen bu ziyarette gönlünü Paris’ e kaptırmıştı. Bir an olsun Paris’in yanından ayrılmıyor ve ikramları da bizzat kendisi yapıyordu. Agamemnon ilk etapta bu ilgiyi normal karşılamıştı.
Her ne kadar içinden bir ses kuşkulanması gerektiğini söylese de Agamemnon ânın heyecanına ve mutluluğuna gölge düşürmemek için o sesi bastırmayı tercih ediyordu.
Nihayet davetliler için ağırlama töreni sona erdi.
Hektor kardeşiyle birlikte Kral’a teşekkür etmek için hareketlendiğinde kardeşi Paris’in ortalıkta olmadığını fark etti. Endişelenmişti. Neticede rakip ve daha da kötüsü zalim bir hükümdarın toprağındaydılar.
Hektor kardeşinin nerede olduğunu sormak için Kral’a doğru yönelmişti ki bir ulak Kral’a yaklaşıp kötü haberi verdi.
Karısı Helen Paris’le kaçmıştı.
Agamemnon çok öfkelenmişti. Zalimliği sınır tanımayacaktı. İntikam hırsı uykularını kaçırıyordu. Nihayet o hırsı Truva’ya saldırma kararı almasına yol açtı.
Ancak bu şehre saldırmak kolay olabilirdi. Gemileriniz var ve o gemilerle çıkarma yaparsınız. Ancak her şey göründüğü kadar kolay değildi. Zira şehir sağlam surlarla çevriliydi. Üstelik Kral Priam’ın oğlu Hektor büyük bir kahramandı.
Adını duyanlara, geri adım attıracak kadar büyük bir kahraman.
Elbette şehrini canı pahasına koruyacaktı. Tabi Agamemnon tüm bunların farkındaydı. O nedenle hem Hektor’u yenecek, hem de surları aşabilecek bir çözüm arayışına yöneldi.
Çareyi Achilles’te buldu. Peki kimdi bu Achilles?
Efsaneye göre su tanrıçası Thetis dünyaya getireceği çocuğun tüm tanrılardan üstün olacağını fark etti. Ancak bunu fark eden diğer tanrılar onu bir ölümlüyle evlenmeye zorlar. Ve böylece doğuracağı çocuk ölümlü olacaktır ve tanrılar rahat bir nefes alacaktır.
Thetis bir ölümlü olan Peleus’La evlenir ve bundan bir çocuğu olur. Adını Achilles koyarlar. Annesi onu ölümsüz yapmak için kutsal nehir olan styx’da yıkamaya karar verir. Ancak kendisinin bu suya dokunmaması gerekecektir. Bu nedenle Achilles’in arka topuklarından tutarak bu küçük bebeği suya daldırır.
İşte Agamemnon’un medet umduğu Achilles budur. Ve Achilles’i kendi tarafında savaşmaya ikna eder.
Evet. Kuşatma başlamıştır. Beklendiği ve umulduğu gibi Hektor’un direncini kırmak mümkün oluyordu. Hektor üst üste başarılar da elde ediyordu. Agamemnon çılgına dönüyor etrafına ateş saçıyordu.
Yardıma Achilles yetişti ve Achilles’le Hektor’un büyük kapışmasında Achellis galip geldi.
Ancak Hektor pes etmedi ve Achilles’i zorladı. Bunun üzerine En büyük Tanrıça Hera, kocası Zeus’u Achilles yanında yer alması konusunda ikna etti. Artık büyük tanrılar devreye girdi.
Çünkü bir ölümsüz, bir ölümlü Hektor’u öldürmeyi başaramıyordu.
Ölümsüz tüm güçler Achilles’in tarafına geçince Achilles Hektoru yendi ve onu öldürmeyi başardı ve bir at arabasının arkasına bağlayıp sürükleyerek karargaha getirdi. Kimse Hektor’un öldüğüne inanmamaktadır. Ancak ölenin o olduğu kesindir artık.
Hktor’un babası Priam bir gece gizlice oğlunun na’şını almak için Achilles’in çadırına geldi ve Achilles’e na’şın kendisine verilmesi için yalvardı. Achilles Hektor’un na’şını Priam’a vermeyi kabul etti.
Ancak Grek ordusu halen Tuva’ya giremiyordu. Ve hepimizin bildiği “Truva Atı”nı devreye soktular. Şehre giren askerler her tarafı yakıp yıktılar.
Her tarafta Paris ve Helen arandı. Nihayet Achilles onları kaçarken buldu. Achilles’le Paris kapışmaya başladı.
Ancak Paris krallığının en iyi okçusuydu. Attığı ok Achilles’in topuğuna saplandı. Ölümsüz Achilles oracıkta hemence öldü. Çünkü annesinin ölümsüzlük suyuna bandıramadığı tek yer arka topuk kısmıydı.
Yorumlar
Yorum Gönder