Dayı’nın Cahil Ceareti Cezayir Halkının Canına Mal Oldu..
Dayı’nın Cahil Ceareti Cezayir Halkının Canına Mal Oldu..
--İyi Okumalar--
Vaktiyle Barbaros’un Osmanlı tabiiyetini kabul etmesinden beri (1517)Cezayir Osmanlılara tabiydi. Osmanlılar burayı “Dayı” denilen Valilerle yönetirdi ve müstakildi.
Fransızların Cezayir'le ticari münasebetleri oldukça fazlaydı. Cezayir bu nedenle Fransızlara oldukça borçlanıyordu.
Alacaklarını almaya karar veren Fransızlar bir türlü alacaklarını tahsil edemiyordu. Bab-ı ali defalarca Cezayir Valisi Dayı Hüseyin Paşa’ya nasihatnameler yolluyor ve fazla borçlanmamasını, borçlarını da bir an önce ödemesini söylüyordu.
Cezayir-Fransa ilişkileri kabataslak bu şekildeyken Dayı Hüseyin Paşa cahil cesaretiyle halkını ateşe atacaktı. O cehaleti şöyle vukuu bulmuştu:
Fransızlar Bacri ve Busnak adlı iki Cezayirli Yahudi tüccardan 5 milyon frank borç para almıştı.Ancak bu tüccarlara borcunu ödememişti. O dönemde Fransa’da İmparatorluk devri henüz başlamıştı ve İmparatorluk borçları ödemeyi reddediyordu. Çünkü hâlihazırda Dayı’nın borçları duruyordu.
Dayı Hüseyin Paşa kendi sarayında 28 Nisan 1827 günü bir davet verdi. Bu sırada Fransız konsolosu Pierre Deval’i yanına çağırıp, Deval’den bu Yahudi vatandaşlarına borçların ödenmesini istedi.
Konsolos Dayı’nın bu isteğine kulak asmaması Dayı’yı çok sinirlendirdi. Bunun üzerine önce Fransızların Cezayir kıyılarında Mercan avlamalarını yasakladı sonra da limanda bulunan bir ticaret gemisine de el koydu.
Konsolos gemisinin serbest bırakması için Dayı’yla görüşmek istedi ve Dayı bu görüşme isteğini kabul etti. Dayı çok sinirliydi. Konsolosun söze başlamasına fırsat vermeden “ Ben borcunuzun itası için müracaat ettim.Neden verilmez” diye kükredi.
Dayı bu kükremeyle kalsaydı iyiydi ama onunla kalmadı ve elindeki yelpazeyle Konsolosun suratını tokatladı. Konsolos’un yüzü kıp kırmızı olmuştu. Tabi atılan tokadın fiziki etkisinden değil uğradığı hakaretten ötürü.
Durumu kralına bildirdi ve kral X.Şarl bu hadiseyi izzetinefis olarak algıladı ve ilk olarak Bab-ı ali’ye şikayet etti. O günlerde kral ülkesindeki karışıklıklar yüzünden zor günlar geçiriyordu. Bab-ı ali’nin Dayı’nın cezasını vereceğini ve bununla yetineceğini düşünüyordu. Tabi şimdilik.
Bab-ı ali yine Dayı’ya bir nasihatname yolladı ancak bizim Dayı bu nasihatleri de göz arı etti Fransızlarla anlaşma yoluna gitmeyi de..
Tabi bu durum o dönemin Fransız Başvekili Polinyak’ın Fransız damarını kabarttı. 1830 Mayısında 40 savaş gemisi ve 3600 askerle Cezayir sahillerine çıkarma yaptı. Ne hazindir ki Fransızların bu işgaline Mehmet Ali Paşa’dan destek geldi.
Tabi bizim Dayı Hüseyin Paşa ortadan kayboldu. Sonra bakıldı ki ailesi ve hazinesiyle birlikte kaçmış ve halkını Fransızlarla baş başa bırakmıştı.
Osmanlılar maalesef ki Ruslarla savaştan yeni çıkmıştı. Yani Cezayir’e yardım edecek gücü yoktu. Zaten gemileri de Navarin’de yakılmış ve binlerce denizcisini kaybetmişti. Sadece Protesto etmekle yetindi.
Fransa, Cezayir'i ele geçirmekle dünyaya bir güç gösterisi yapmayı da hedefliyordu.Böylece, sömürge sahibi olacağı gibi İngiltere'ye karşı da Akdeniz'de üstünlüğü ele geçirip Akdeniz ticaretin¬den daha büyük pay alabilecekti.
“Fransızlar nihai işgal amacıyla bir ordu göndermeden önce 3 yıl tereddüt ettiler.” “1830'a gelindiğinde ciddi bir iç bunalım yaşa¬yan Fransa hükümeti, kamuoyunun dik¬katini dışarıya yönlendirmek için yeni bir fırsat arayışındaydı. İşsizlikten kaynaklanan sosyal ve ekonomik kriz en çok muhalefetin işine yarıyordu. İktidar ise Fransa'ya "toprak" kazandırmak suretiyle muhalefeti susturmayı amaçlıyordu.”
“Fransızların ilk işi, Türkleri ülkeden çıkarmak oldu”. Amaçları, Cezayir’i kolayca kontrol edebilmekti. “Cezayir'in bütününü ele geçirmeleri, Konstantin Beyi Hacı Ahmet’in teslim olması ve Emîr Abdülkâdir kumandasındaki direnişçilerin 1847’de yenilmesinden sonra 10 sene kadar sürdü.”
Fransızlar halkın üstüne bir kâbus gibi çöktü. Halk canını kurtarma peşinde sağa sola kaçışmaktaydı. Yüz binlercesi. Yüzlerce Cezayirli Fransızların ibadethanelerine saldırmayacağını düşünerek de şehrin büyük camilerinden Keçiova Camii’ne sığınmıştı.
Ancak Fransızların sivil,çoluk-çocuk, genç-yaşlı ayrımı yapmaya hiç mi hiç niyetleri yoktu. Fransızlar cami içindeki Cezayirli vatandaşlarının üstüne acımasızca ateş ettiler. Camii içinde bulunanlar da orada durup ölmeyi beklemediler ve onlar da zaman zaman huruç hareketleriyle Fransızlara zayiat verdiler.
Yorumlar
Yorum Gönder