"...Fakat ruhu ve kullanış tarzı bilinmeyen bir hürriyetin taşkın mevcudiyeti de yokluğu kadar tehlikelidir." Abdulhamid-i Sâni
"...Fakat ruhu ve kullanış tarzı bilinmeyen bir hürriyetin taşkın mevcudiyeti de yokluğu kadar tehlikelidir..." Abdulhamid-i Sâni
-İyi Okumalar-
Tarihler 1877'yi gösterdiğinde meclis karar verdiği Rus harbinin ve savaşın yenilgisini ve yapılacak anlaşmanın koşullarını görüşmek üzere toplanıyordu.
Mecliste hararetli bir tartışma alıp başını gidiyordu. Bazıları savaşa devam edelim derken bazıları da mukavemetin faydasız olduğunu ve padişahın hayati tehlikesini öne sürüp Anadolu'ya gitmeyi savunuyordu.
Tartışma sürerken Abdulhamit 'le Istanbul mebusu Ahmet efendi arasında bir gerginlik yaşandı.
Şöyle ki:
Ahmet efendi doz alarak bu konuşmalar için geç kalındı diyor ve padişahı daha önce bu tür bir toplantı yapmadığı için sitemle dolu sözlerle eleştiriyordu.
Abdulhamit konuşmaya devam eden Ahmet efendinin sözünü kesiyor "size Sait Paşa cevap versin" dedikten sonra şöyle devam ediyordu:
" Ben memleket ve milletin hukukunu ziyan etmedim. Benim başıma gelenler ecdadımdan hiç birinin başına gelmedi.
Devletin yıkılmasından en çok felakete uğrayacak olan benim; hukukumdan en çok ben kaybederim. Bu adamın sözlerini (Ahmet efendiyi parmakla gösteriyor) hiç bir şekilde kabul edemem. Vazifemin icrasında gösterdiğim ikdamdan dolayı mükafat beklerken mucazat buluyorum.."
Ahmet efendi sözünü kesiyor padişahın ve araya bir cümle sıkıştırıyor " Hünkarım izah edemedim galiba. Maksadım târiz değildir."
Abdülhamit pek oralı olmuyor ve kaldığı yerden devam ediyor..
" böyle bir meclis akdi devletimizde usül haricidir. Fakat ben bu usulü bozmuş, bir meclis akdetmiştim.
Şu efendi önce bunu bilmiyor. Şimdieğer Rusların şehre dostça girmelerine müsade edilmezse düşmanca ve zorla girmeleri muhtemeldir." Sultan kısa bir süre sessizliğe bürünüyor ve derin bir nefes alıp kaldığı yerden devam ediyor..
"O takdirde bana hur vazife düşüyor. O da kimler benimle gelirse onları alıp ölünceye kadar Ruslar ile cenk etmek..
Şayet kimse benimle gelmezse din ve milletim uğrunda sadakatle can vermeye âmâde olduğunu ıspat için yanlız başıma Rus otdugahına giderim.
Kumandana kendimi bildiririm. Önce onu öldürür sonra çarpışa çarpışa ayaklar altına düşerek ölürüm. "
Abdülhamit bu meydan okumayı yaparken çok da alışılmadık yüksek kararlı bir ses tonu kullanıyordu. Ahmet efendiyi işaret ederek devam etti..
" Hükümdara karşı gösterdiği saygısızlığın cezasını meclis versin . Ceddim Abdulmecit'in izinden giderek millete hürriyet vermekle hata etmişim. Artık ecdad-ı izâmım Sultan Mahmut Han'ın izinden gitmeye mecburum. "Diyerek meclisi kapatmıştı.
Sultan aslında ecnebi vekillerin de her hareketini takip ettiriyor muntazam istihbaratlar alıyor raporlar tutturuyordu.
1883'te kendisini ziyaret eden gazeteci Bolwitz'e " Beni hürriyet düşmanı göstermek haksızlıktır. Ben bir memleketin muasır seviyeye yükselmesinin lüzumunu takdir edenlerdenim.
Fakat ruhu ve kullanış tarzı bilinmeyen bir hürriyetin taşkın mevcudiyeti de yokluğu kadar tehlikelidir. Kullanılması bilinmeyen bir memlekette hürriyet, nasıl kullanılacağını bilmeyen bir adama silah vermeye benzer.
Hürriyet ihtiyacının bahis mevzu olduğu bir yerde herşeyden önce hürriyetin nasıl kullanılacağını halka öğretmek lazımdır. Onun için de halkı hürriyet kültürü ile yetiştirmek icab eder. Hürriyeti kullanmasını bilen bir cemiyet yetiştirmek fikri beni korkutmaz. Onun için şu ana kadar 1300 mektep açtım. " demişti.
Abdülhamit 'in başka bir gazeteciyeverdiği demeçte hürriyetle ilgili çarpıcı benzetmeleri oluyor. Ancak bayan arkadaşlarımız -her nekadar Sultan nazik bir üslupla anlatsa da- ola ki alınganlık yaparlar ona yer vermiyecem.
Aslında Sultanın haklılığını, sadece bazı gayr-ı müslimlerin hainlikleri değil, seçime giden halkın ' bu evliyadır buna rey verelim " , " falan şeyhi seçelim de nefesiyle bizi kurtarsın " , şeklinde neyi nasıl seçecekleri konusunda fikir sahibi olmamaları ıspat ediyordu.
Üstelik seçilenlerden Fetvaemini Halil efendi gibilerin " Anayasa istemiyoruz " gibi cahilane( cahillik çünkü meclistesiniz ve anayasa istemiyorsunuz )söylemlerine bir de
" milleti toplayıp akıl mı danışılır ne lüzumsa fetva ile hallederiz " sözleri de eklenince Sultanın ne demek istediği gayet iyi anlaşılır.
Yorumlar
Yorum Gönder