Gelişmekte Olan Her Ülkenin Bir Beka Sorunu Vardır

 

Gelişmek için/emperyalleren kurtulmak için  çaba sarfeden ülkelerde, dahili Bedhâhların, siyaseten yardım istediklerine ekonomyi peşkeş çekmeyeceklerini mi sanıyorsunuz..!

Gelişmekte Olan Her Ülkenin  Bir Beka Sorunu Vardır..

Biz “ülkemizin beka sorunu var” dediğimizde halen yüzümüze  çemkirenler var mı bilemem ama özellikle gelişmekte olan  ülkelerdeki iktidar adayı partilerin,  ülkelerinin bekasını emperyâl güçlerle birlikte dizayn etmeye çalışması o ülkeler için tam bir beka sorunudur..

Bizim de aslında “Beka sorunumuz var” dediğimizde bize “hadi canım sen de o beka sorunu Kurtuluş Mücadelesi’nde bitmiştir” diyenler! Tam da bunu söylemek istiyoruz işte.

Mustafa  Kemal Atatürk’ün emperyallere karşı verdiği beka mücadelesi,  emperyâllerin bu ülkenin kaynaklarını tekellerine alıp yağmalamasına nasıl son verdiyse, emperyâllerin ülkenizin bekasına ortak yapmak, ülkenizin kaynaklarını tekrar emperyal canavarların acımasızca yağmalamasına kapı aralamak değil de nedir? Bunu, bırakın istemeyi, rica etmeyi, akıldan geçirmek bile Atatürk’e hakaret ve ihanet değil de nedir?

Ülkesini bir zamanların “Küçük Amerika’sı” yapmayı çok arzuluyalar şunu çok iyi bilmelidirler ki, Türkiye 1960’ların ne “Küçük Amerika’sı” olacaktır ne de “küçük Rusya’sı.”

Artık Türkiye sadece kendi dünyasının lideri değil aynı zamanda bulunduğu coğrafyanın lideri olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Her fırsatta Atatürk’ü dillendiren, “dış güçlerin”  taşeronluğuna meraklı olanbazı vatandaşlar Atatürk’ün Sivas’tan Ankara’ya hareket etmek için parasının çıkışmadığını biliyorlar mı? Atatürk’ün para işlerine bakan  Mazhar Müfit (Kansu) Bey’in cebinden çıkan parayla ancak 20 yumurta, bir okka peynir ve 10 tane de ekmek alınabildiğini biliyorlar mı? Samıyorum.

E bunları bilmek tarih okumakla mümkün. Atatürkçülüğün sadece “sarı saçlı mavi gözlüm “ ezgisinden ibaret olduğunu zannedenler bu tarihi gerçekliği nerden bilecekler de bekasını patetesten,soğandan benzinden, mazottan üstün tutacaklar!

Kendi kafalarında kendilerine özgü bir Atatürk portresi oluşturarak emperyâllerle kol kola girmeye hazır olan kesimler  Atatürk ve arkadaşlarının  Ankara’da ağırlandığı Meclis binasında sağdan soldan toplanan teneke sobalarla zar zor ısındıklarını bilmiyor olmalılar ki  bu gün emperyallere göz kırparak doğal gaz ucuzluğu vaade diyorlar.

Emperyâllere karşı yokluklarıyla mücadele eden, bir buğday tanesine bile ihtiyaç duyulduğu zamanda şerefle bu mücadeleyi yürütenlerin torunları şuan -en azından bazıları- o emperyâllerden , “iki kilo yerine bir kilo patates alıyoruz” diye medet umar duruma düşmüşse, bu onların milli ve manevi değerlerden zerre kadar nasiplenmediğini gösterir.

Acaba ülkelerin kaynaklarını peşkeş çekmeye niyetlenenlere, Antep savunmasını yaşayan Hatice Köse’nin sözlerini hatırlatsak bir işe yarar mı dersiniz? Biz yine de o yokluk döneminin mücadelesini Köse’den kısaca dinleyelim:

"Biz o zamanlar çocuktuk. Bir buğday tanesine bile muhtaçtık. Annem bizi savaş döneminde bir süre kaleye götürmüştü. Kalede yiyecek bulamadığımız zamanlarda annem ot toplardı ve onları kaynatmaya başlardı. Anneme 'Ne oldu:' diye sorduğumuzda 'Pişiyor' derdi. Bu süreç biz uyuyana kadar devam ederdi. Ama bunları hiç dert etmezdik. Çünkü bilirdik ki vatan kurtarılacaktı."

İşte bu vatanın emperyalizmle mücadelesi bu şartlarda oldu.Ve şimdi yine vatanı emperyâllerin oyuncağı haline getirmeye yeminli siyasetçiler ortalıkta cesurca gezip  yer yer meydan okuyorlar.

Ama bu millet öyle bir millet ki bırakın iki kilo patates alamadım diye vatanın geleceğini tehlikeye atmayı,uçuramadığı uçaklarını, “patates suyu, yumurta ve paça suyunun karışımından elde ettikleri sıvıyla” gevşeyen kanatları tamir edip uçurmuş bir millettir. Böyle bir milletin milli ve manevi değerleriyle donatılmış torunları bu emperyâl maşa arzusu taşıyanlara pirim verecek değildir.

19.yüzyılın başından itibaren mutasyon geçiren sömürgeciliğin son varyantı olan  Neo-Kolonyalizm’e  hizmet eden içimizdeki bedhâhlar tarih boyunca kısa süreli başarılar elde ettilerse de uzun vadede onları, hatta onların torunlarını dahi, tarih hiçbir zaman affetmemiştir.

Bu bedhâhların, halen, ülkelerin dizginlerini verdikleri yüksek borçlarla elinde tutmaya çalışan IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan yardım  istemeyi kafalarının gizli bir tabakasında sakladıklarını görmek, şuana kadar verilen ve de büyük bedeller ödenen ülkem adına çok acı bir durum. Çünkü onların ekonomik vaatlerinin, vaktiyle Mac-Mahon’un Şerif Hüseyin’e yaptıkları bağımsız bir Arap Devleti vaadinden hiçbir farkı yok.

Bu devletler öyle bir sömürge yöntemi keşfetmişlerdir ki sömürecekleri topraklar üzerinde uyguladıkları ekonomi, siyaset ve kültürel politikalarını birbirlerine perde yaparak asıl gayelerine hızla ulaşmayı başarmışlardır; ve bunu uyguladıklarında da içerde vatanına keçi kılıyla bağlılığı olanları rahatlıkla avuçlarının içine almayı başarmışlardır. İçimizdeki bedhâhlar dediklerim de tam da bunlardır.

Dünya ülkelerinde siyaseten iktidar olmak isterken dahi emperyallerden medet umanlar yarın iktidar olduklarında idare ettikleri ülkelerinin ekonomilerinin bağımsız olabileceğini düşüne bilir misiniz? Mümkün değil. Çünkü siyasi üstünlüğün olduğu  yerde ekonomik üstünlüğün ardından geleceğini içimizdeki kötü niyetliler bilmese de empryal devletler bunu çok iyi bilmektedir.

Bu gün alım gücünüz iki ya da üç basamak düşmüş olabilir; pekâlâ düzeltilebilir. Bunu başaracak ekonomik yapımız var. Fakat bağımsızlığınız bir basamak dahi düşüp herhangi bir alanda dahi bağımlı hale gelirseniz, işte bu düzeltilmesi çok zor, zor olduğu kadar da büyük bedeller isteyecek bir durum olur. Bu millet ödenmiş bedellerin ödülünü alamdan yeni bedeller öder mi orası muamma.

İşin en tehlikeli yönü ise emperyallerin sömürgesi olduğunuzda bunu hissetmiyor olmanız;bu “yeni-kolonyalizm” dediğimiz yeni sömürgeciliğin en önemli özelliğidir;bağımsız yaşadığını zanneden bir halk yaratmak..Bunu bize hissettirmeyecek olanlar içimizde “Neo Kolonyalistlerin görevlendirdiği sömürgeci efendilerine uşaklık yapanlardır.  Her türlü enformasyon araçlarını en etkili biçimde kullanarak bunu yapmayı başaracaklarından hiç kuşku yok.

Bu enformasyon araçlarını o denli etkili kullanırlar ki sizler sömürge düzenine baş kaldıracak birilerini bulsanız dahi ondan kuşku duymanız kaçınılmazdır;ve güvenmek ise çok uzun yıllar alacaktır.

Örneğin Cezayir halkından sömürgeciliğe karşı bir baş kaldırı gerçekleştiğinde ve Fransızlar bu mücadele sonucunda yetkileri FLN’ye devrettiklerini söylediğinde, halk buna uzun süre itibar etmemişti. Oysa gerçekten Fransa yönetim değişikliğine karar vermişti.

 

Unutmayın bağımsızlığı elde etmek çok zordur;daha da zor olanı ise bağımsızlığınız sürdürebilmektir.

Bağımsızlığı elde etmek çok zordur;daha da zor olanı içinizdeki bedhahlarla olan mücadelenizdir.

Bağımsızlığı elde etmek çok zordur;daha da zor olanı ise bu bedhahların 2 kilo patates yerine bir kilo patates aldıklarında ülkelerini peşkeş çekmelerine mani olmaktır.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..