Pontiac İsyanı ve Öldürülüp Markalaştırılan Kabileler.
Mücadelesinde başarılı olacağını düşünen Pontiac ve diğer Kızılderililer, aslında bedenlerini öldürüp isimlerini marka yaparak sömürecek olan bir geleceği asla hayal edemezlerdi;ama neticede bedenleri katledildi, isimleri markalaştırılıp sömürüldü.
Pontiac İsyanı ve Öldürülüp Markalaştırılan Kabileler.
Tarih, özgür ruhları için mücadele edenlerin dramatik
sonlarına şahit olmuştur zaman zaman. Zamana şahitlik yapan tarih, kendini
yazanların acımasızlığı karşısında gözyaşlarına boğulmuştur çoğu zaman. İşte bu
tanıklıklarından biridir Pontiac Savaşı..
Pontiac Savaşı, 1700’lerin
başında ayaklarına takılan İngiliz prangalarından kurtulmak isteyen Kızılderililerin,
Pontiac önderliğinde özgürlüğe kaçışlarının mücadelesidir.
Pontiac, halkını arkasına alarak hem topraklarını hem de
özgürlüklerini İngilizlere teslim etmemek için büyük bir kararlılık ve cesaretle
mücadele eden, adeta Kızılderililerin William
Wallace’u olan bir özgürlük savaşçısıdır.
1720 yılında Kuzey Amerika’daki Ottowa nehri civarlarında
yaşayan Ottowa kabilesinde sıradan, ancak çevresince sözleri, sohbetleri dinlenen
bir kabile üyesi olarak yaşamını sürdüren Pontiac’ın diğer kabile üyelerinden
ayıran etkileyici özellikleri vardı. Stratejik planlama yeteneğine sahip olması
onu kısa sürede Şef Pontiac yapacaktı.
Henüz, kabile şefinin
gözde savaşçısı konumundayken sömürgeci güçlere karşı kararlı mücadelesi ve
dahiyane engelleme stratejisi ona geleceğin kabile şefi olma yolunu açacaktı.
Tarihler 1750’yi gösterdiğinde Ottowa Kabilesinin şefi
olmuştu. O dönemde Amerika Kıtası’nda iki sömürgeci gücün, Fransızların ve
İngilizlerin kıtaya hakim olma mücadelesi şiddetlenmekteydi. Bu iki canavarın birbirlerine
karşı kullandıkları silahlar da dönemin en modern silahlarıydı. Kıtanın gerçek
sahipleri bu silahların etkileyiciliğinden oldukça ürkmüşlerdi.
Kolonilerindeki kaleleri bir bir Fransızlara kaptıran
İngilizler bu kaleleri tekrar geri alabilmek için Binbaşı Robert Rogers komutasında
kıtaya asker çıkarmışlardı. Mevzilenecekleri yerlerin stratejik öneme sahip
olanlarının büyük bir kısmı Şef Pontiac’ın kontrolündeydi.
İngilizler bu stratejik noktalara geçiş için şeften izin istemişler
ve şef de onların modern silahlara sahip olmalarını göz önünde bulundurarak “kendilerine
saygı göstermek şartı ile” geçmelerine izin vermişti. Her ne kadar çaresizlikle
alınan bir kararsa da bu geçiş iznini verme kararı, şefin yaptığı en büyük
hatalardan biriyi ve şef bunun büyük bir hata olduğunun farkına kısa sürede
varacaktı.
Çünkü, halkının İngiliz egemenliği altındaki kalelere
rahatça giremeyeceğini ve atalarının topraklarına tecavüz eden saldırgan
göçmenlerin sonunda avlanma bölgelerini de ellerinden alacağını anlayacaktı.
Diğer yandan İngilizlerin Fransızlar karşısında üstünlük kurmaya başlaması
Fransızlardan yana tavır alan Kızılderilileri bir hayli endişelendiriyordu.
Bu endişe, 1763'te ünlü Paris Antlaşmasıyla Fransızlar pes
ederek Kuzey Amerika’daki bütün kalelerini İngilizlere bıraktığında daha da
arttı. Ve bu endişe haklı bir endişe olacaktı.
Pontiac için durum trajik bir durum olacaktı. Çünkü
Fransızların mücadelesinin sürdüğünü düşünen Pontiac, anlaşmanın
imzalanmasından habersiz, Fransız desteğini alacağı umuduyla, tüm Kızılderili kabilelerini tek çatı altında
toplamaya ve İngilizlere karşı bir büyük bir isyan çıkartmak için çabalıyordu.
Anlaşmayı da 3 ay sonra öğrenecekti.
Yakın çağ Kızılderili tarihindeki en karizmatik şeflerden
biri olan Pontiac, inanılmaz organizasyon yeteneği ve kendisine atfedilen dini
karakterin etkisiyle yine Kızılderili direnişinde az görülen bir şekilde” başta
shawnee, munsee, wyandot, seneca, huron, chippewa ve delaware kabileleri olmak
üzere 30'a yakın kabileyi liderliği altında toplamayı ve isyana katmayı
başarmıştı.”
Şubattaki Paris Antlaşması’ndan haberi olmayan ve sürekli
olarak Fransızların kendisine yardıma geleceğine inanan Pontiac, acı gerçeği
öğrendiği ekim 1763'e kadar hızla yayılarak yer yer başarılı olmuş ancak bu
tarihte Fransızların İngilizlere anlaştığını ve bir daha dönmemek üzere
çekildiklerini öğrenmesi onu ve emri altındaki kabileleri adeta yıkmıştı.
”Batılı beyaz adam”ların güvensizliğine ve de acımasızlığına
karşı koymanın bedelinin ağır olacağını halkına anlatan Pontiac, mücadelesini
başka bir Batılı beyazın yardımı olmadan sürdürmeye karar verdi.
1764 yılının sonbaharına kadar yerleşimcilere, İngiliz
tüccarlara ve İngiliz kalelerine saldırlar gerçekleştirilen Pontiac'ın isyanı,
1764 sonbaharında sona ermesine rağmen kendisi 1766 yılına kadar teslim olmamıştı.Ancak
daha sonra 1766 yılında kendisine birtakım garantiler verilmesi üzerine
ailesiyle Maumee Nehri dolaylarına çekilmişti.
Mücadelesinde başarılı olacağını düşününe Pontiac ve diğer
Kızılderililer, aslında bedenlerini öldürüp isimlerini marka yaparak sömürecek
olan bir geleceği asla hayal edemezlerdi;ama neticede bedenleri katledildi, isimleri
markalaştırılıp sömürüldü.
Tarihte birçok liderin maruz kaldığı trajik son onu pas geçmemişti
ne yazık ki! Ölümü kendi soyundan gelen birinin elinden olmuştu.
1769 yılında kürk satışı yaparken yanına yaklaşan ve İngiliz
tüccarlarından yüklü miktarda para aldığı daha sonra ortaya çıkan kendisi gibi
bir Kızılderili tarafından defalarca hançerlenerek öldürülmüştü. Avrupalılara
karşı oluşturmayı çok arzuladığı Kızılderili koalisyonu ise bazı başarılı
denemelere karşın hiçbir zaman gerçekleşemedi. Korkularında haklı çıkmıştı
Pontiac. Toprakları ve yaşamları İngilizlerin eline geçmişti.
Pontiac adının bir otomobil markası olarak kullanılması ve
adı anıldığında kendisinin değil otomobilin hatırlanması ise öldürülmesinden
daha trajik olacaktı.
Katlettikleri Kızılderililerin isimlerini herhangi bir bedel
ödemeden kullanan şirketlerin sayısı hiç de az değildi. Örneğin bahsettiğim otomobil
şirketi General Motors’un milyonlarca sattığı Pontiac amrka otomobil bunlardan
sadece biriydi. Bu şirketin ilk sömürü vukuatı bu değildi tabi; “General
Motors, doğu Montana, Wyoming ve Colorado’da yaşayan Chevy Cheyenne kabilesinin
adını da 1971’de ürettiği kamyonet için kullanmıştı.””
Bunun gibi katledilip yok edilen Chrokeeler kabilesinin ismi
de 2.Dünya Savaşı’nda Jeep Firması
tarafından üretilen arazi araçlarına verilmişti; üstelik katliamdan sağ kalan birkaç
yerliye danışmadan..
Jeep şirketi, “Yerli Amerikan halkını asalet, cesaret ve
gururlarından dolayı onurlandırmak ve kutlamak için bu ismi seçtik” diye
açıklam yaptığında kabilenin günümüzdeki reisi Chuck Hoskin, Car&Driver
dergisine konuşmuş ve “İsmimizi bir arabanın üzerine yapıştırmak bizi
onurlandırmaz” diye cevap vermişti..
Yeni kıtada yeni bir devlet, yeni bir millet inşa edilirken,
gelişen ülkede artan üretim pazarda “egzantirik isim” arayan beyaz Amerikalılar,
gözlerini bu defa da her türlü zulmü
reva gördükleri Kızılderililerin somut olmayan değerlerine dikmişlerdi.
Bir Kızılderili kabilesi olan Algonkinler, arazide tek
parçalı deriden yapılan bir ayakkabı giyerlerdi. Sonrasında bu ayakkabı modeli
başka Kızılderili kabilelerinde de yaygınlaşmıştı. Hatta, “dost başa düşman
ayağa bakar” özdeyişi de makosenlerin kullanıldığı dönemde ortaya çıkmıştı.
İşte, ABD’li birçok firma ürettiği ayakkabılar için bu ismi seçmiş, bazıları da
şirket adını bile Makosen olarak belirlemişlerdi.
“Apache Yazılım” şirketinin ismini kullandığı Apacheler ise
1600’den itibaren, bugün Arizona, New Mexico ve Oklahoma eyaletlerinin olduğu
bölgelerde yaşamışlardı.
“Batılı Beyaz adam” işte tam da bu nedenle zalimdi ve
zalimliğinin sınırı yoktu. Öldürürler, bedenleri bir çukura atıp isimlerinin
yazılı olduğu kaağıt arçasını cebinde taşır ve sonra o isim üzerinden duyguları
sömürerek para kazanırlar. Para kazanmak için ahlakta ve vicdanda sınırlar çizilemezdi..
Yorumlar
Yorum Gönder