“Az zamanda Çok İş” yapmak İçin Başkanlık Değil Güçlendirilmiş Başkanlık..

 

“Az zamanda Çok İş” yapmak İçin Başkanlık Değil Güçlendirilmiş Başkanlık..

Son tahlilde yeter ki frenleri sağlamlaştırılsın, yeter ki devletin yönetim erkleri birbirleriyle sağlıklı iletişim içinde olsun ve yeter ki bu erkler birbirlerine müdahale de bulunmasın eminim coğrafyanız sizin kaderinizi değil,siz coğrafyanızın kaderini belirlersiniz.

 

Konuyu siyaseten taraf olmaktan uzak bir değerlendirmeyle ele aldığımdan kimsenin şüphesi olmasın. Zaten öteden beri FRENLERİ SAĞLAM bir Başkanlık Sistemi’ni, sistem getirilmeden önce de arzulayanlardandım; hatta daha da ileri gideyim: GÜÇLENDİRİLMİŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ’nın çok daha uygun olacağından yanayım.

Pe ki GÜÇLENDİRİLMİŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ’nden kastım nedir? Maddelerle sıralamaya gerek yok tek cümle kâfi: Frenleri sağlamlaştırılan, bakımları yapılmış, sistemi idare edecek olanların keyfi uygulamalarına kapalı, yargıya saygılı, yasamaya önem veren ancak yürütmeyi tüm bürokrasiden arındıran, liderin ve  bakanlarının yılın belli dönemlerinde halka hesap verdiği bir sitem..Ama asla kuvvetler birliğini temel alan bir sistem değil. Devleti temel kuvvetleri arasındaki ilişkilerin birbirlerine saygı ve birbirlerini tanıma ve eşgüdümlü çalışma  esasına dayanması şart.

Ülkemizde var olan Cumhurbaşkanı Hükümeti Sistemi, kanımca benim arzuladığım  “GÜÇLENDİRİLMİŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ şeklinde dillendirdiğim sitemin ilk uygulanışıdır. Muhakkak ki iyileştirilmiş şekliyle güçlendirilecektir. Ancak bu süreç zarfında yani sistemin olgunlaşma döneminde yönetimde sergiledikleriniz sitemin devamlılığı ve olgunlaşması için çok önemlidir. Aksi halde en mükemmel sistemleri en berbat sistem haline dönüştürürsünüz.

Bizim hem coğrafi olarak hem de politik olarak bir gerçekliğimiz var: Üç tarafı denizlerden çok terör oluşumlarıyla kaplı, “kara altın”nın bol olduğu coğrafyayı aç gözlü emperyallere bağlayan bir köprü ve geçmişi imparatorluk olan ve bu nedenle emperyallerin bilinç altında “gizli korku”ya yol açan uyuyan/uyutulması şart küçük dev; işte devletimizin gerçeklikleri..

Böyle bir coğrafyada yaşamanız sizi bir ABD, bir İngiltere veya bir Almanya gibi dış tehditlerden uzak, saf ve kendi kendine yetmelerinden başka sömürgelerinden de yetilenen devletlerden biri yapmaz. İsteseniz de yapmaz istemeseniz de.

Bu coğrafya, tek başına barındırdığı jeo-stratejik  önemi nedeniyle dahi, sadece şimdiki zamanda değil, kadim tarihten bu yana  her türlü saldırının, ihanetin ve emperyalizme maruz kalmanın kaderini yaşamıştır; yaşamaya devam  edecektir.

Ve bu coğrafya’da kurulan devletler, kendi sınırlarında sakin ve sorunsuz bir varlık sürdüren Avrupa’nın sahip olduğu  “Kanunların Ruhu”nu olduğu gibi uygulamaya koyabilecek bir pozisyonda değildirler. Uygulamaya konur mu? Konur; ki parlamenter sistemimiz bir nevi bu ruhtan esinlenmişti. Peki ne derece ve ne ölçüde ekonomik ve siyasi istikrar/ilerleme kaydedilmiştir? Bu sorunun cevabı son 5 yıl öncesine kadar ortadaydı zaten.

Bunları söylerken Attürk’ün Jean-Jacques Rousseau’dan esinlenerek uyguladığı yasama-yürütme ve yargı organlarının tek bir elde toplandığı Meclis Hükümeti Sistemi’ne atıfta bulunmam hiç de yanlış olmaz. Ama tabi kalkıp da o sistemin işleyiş şekline değil, sistemin uygulanma amacına atıfta bulunuyorum.

Amaç neydi? Hızlı karar almak ve kararları bürokrasiye yahut oylamaya takılmadan hızlıca yürütmek. Yoksa Meclis Hükümeti Sistemi’nin demokratik toplumlarda yeri olmadığını pekâlâ biliyorum. Zaten bu sistem nedeniyle değil midir Atatürk’ün “az zamanda çok iş yaptık!” sözünü söylemesi.

Tabi ki bu sistem yürütmenin yasmayı ele geçirmesiyle diktatörlüğe dönüşür. Nitekim Atatürkçü olarak bildiğimiz Celal ŞENGÖR bir kitabının adını boşuna “dahi diktatör” koymamıştır.

Burada önemli olan diktatör veya demokratlık değil, “az zamanda çok işi nasıl başarırım?” sorusuna cevap aramaktır. Nitekim cevap bulunmuş ve tüm erklerin tek bir kurumda yahut kişide toplanmıştır.

Coğrafyanızın handikapları sizi “az zamanda çok iş yapma”ya mecbur bırakır. Bu coğrafyada heba edilen yılların bedeli çok ağır olur. Bu bedeli atalarımız ödemiştir; biz ödemekteyiz. Yıllarımızı koalisyonların birbirleriyle olan iletişimsizlikleriyle, fikri ve vizyonel çatışmalarla heba ettik. Bu çatışmaların arasından sıyrılıp insanımızın yaşam standartlarını yükseltmeyi düşünemedik; vaktimiz olmadı. Tarafların sahip oldukları vizyonların çatışması sonucu vizyonsuzlukla yerimizde saydık. İhanetleri yahut emperyal uşaklıkları söylemiyorum bile.

Şimdi önümüzde bir fırsat var: Coğrafyamıza kader deyip boyun eğmemek için bir fırsat. İktidara kim gelirse gelsin bir fırsat. Şansımız, yapılanlarla, icraatlarla ve devletin yüksek menfaatlerini koruyan uluslararası politikalarla çıtanın bir hayli yükseğe çıkarılmış olması. Sonrasında kim gelirse gelsin bu çıtanın boyunu kısaltmaya cesareti olmayacaktır. En azından halk öngörüsüz, çıtayı kibrit çöpü seviyesinde gören birini seçmeyecektir.

Mevcut muhalefetin bakmayın parlamenter sistemi getirme vaadine. Tamamıyla seçmenlerini konsolide etmekten başka amaç taşımayan bir vaat. Çünkü pekâlâ onlar da biliyorlar ki bu sistemde C. Başkanı olmak önceki Cumhurbaşkanlığı makamına benzemez. Seçilenin varsa halka hizmet amacı, bu sistemi asla bırakmaz;itese de bırakması çok mümkün olmaz. Zaten seçmenlerinin büyük çoğunluğu, mevcut sistemin değişmesinin mucizelerle mümkün olacağını çok iyi bilir.

Üstelik aklı ve sağduyusu olan her kişi pandemi döneminde alınan hızlı kararların ve alınan kararların hızlıca yürütüldüğünün farkındadır; bu hızlı karar almaktaki kastım sadece tedbirler değildir: Ekonomi alanına müdahale, sosyal ve ekonomik yardımlarda alınan kararlar, yurtdışı vatandaşlarımıza uzanan yardım elinin ışık hızı misali uzanması için verilen kararlar… Emin olun Parlamenter sistemde, üstelik koalisyonlu bir Parlamenter Sistem’de siz bir Bilim Kurulu dahi oluşturmakta zorlanırdınız.

Dış politikada anlık müdahaleler herkesin malumu; herkesin olmasa bile görmek isteyenlerin.

Dışa bağımlılıktan kurtulmak istenmesinde bu sistemin katkısı yadsınamaz. Çünkü kararlı bir lideriniz varsa ve bu lideriniz “kefeniyle” kendini halkın yoluna adamışsa sizi engelleyecek tek şey bürokrasi yahut koalisyon ortaklarınızın çekingenliğidir; oysa bu sistemde böyle bir derdiniz yok.

Son tahlilde yeter ki frenleri sağlamlaştırılsın, yeter ki devletin yönetim erkleri birbirleriyle sağlıklı iletişim içinde olsun ve yeter ki bu erkler birbirlerine müdahale de bulunmasın eminim coğrafyanız sizin kaderinizi değil,siz coğrafyanızın kaderini belirlersiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..