Vakay-i Hayriyye Bölüm 2
"Korkmayın.Bir defa korkan her defa ölür. Ben bir defa ölmek isterim." Sultan Mahmut
Vakay-i Hayriyye
Bölüm 2
Divan toplandığında yeniçeriler " son yeniçeri isyanı " için Et Meydanı'nda büyük bir kalabalık oluşturdular. Söylemleri aynıydı "Eşkinci askeri tesis eden, yeni usül üzere talim edilmesini emredenleri parçalayacağız " diyorlardı.
Her isyanlarında gelenek haline getirdikleri ölüm listesini padişaha yolladılar.( Öyle ya bu olmazsa eksik kalır) Kürt Yusuf, Kethüda Mustafa hazırlamıştı listeyi bizzat.
Divanda yapılan toplantıda ocağın kaldırılmasına direnenlerin de katledilmesine karar verildi.
Padişah bizzat kılıç kuşanmak istediğini söyleyince yanındakiler " Devletlû, Yeniçerilerin suikast yapması muhtemel , bundan sakının " dediğinde Sultan:
"Korkmayın.Bir defa korkan her defa ölür. Ben bir defa ölmek isterim." Diye tarihe geçecek bir sözle karşılık verecekti.
Padişahın kendi canından yana bir tereddütü yoktu lakin yanındakiler için tereddütlü olduğu her daim her sözünde hissediliyordu. "Bunu hisseden ulemadan Abdurrahman Hoca ' Sevketlu, bu din-ü devletin bekası murad-ı ilahi ise asileri urub mahvederiz. Değilse, biz de din-ü devlet ile yıkılıp gideriz. Daha ne olabilir ?' Diyerek padişahın tereddüdünü izale etti "
Toplantıda alınan mühim kararlardan biri de Sancak-ı Serif'in çıkarılması idi. Sancak-ı Şerif hayatî önem taşıyan meselelerde çıkarılır ve halk Sancak-ı Şerifin gölgesine çağrılırdı. Ve odasından çıkarılıp Sultanahmet Camiine götürülüp dikildi.
Sokaklarda tellallar, " Sancak-ı Şerif çıkarıldı müslüman olanlar Sancak-ı Şerifin altına gelsinler " diye bağırıyorlardı.
Havada hafif ancak yavaş yavaş yoğunlaşan bir kan kokusu hissediliyordu. Olacakların hissedildiği, o nedenle mahşer kargaşasında herkesin sevdiklerinin elinden tuttuğu an gelip çatmıştı.
Sultan yapacakları konusunda zerre vicdan azabı duymamak için ülemaya sordu..
"Bu eşkıyalar eşkıyalık yapmasın içün bu kadar para dağıttım, bu defa da para bolluğuyla başkaldırdılar. Bu isyancıların öldürülüp yok edilmeleri hususunda kanun yolu nedir?"
Ulema ve şeyhül islam katledilmelerinin caiz olduğunu söyledikten sonra "hep bir ağızdan ' bu yolda ölmek var dönmek yok 'diye bağırdılar."
Sultan artık son noktayı koymak üzere duasını yaptıktan başka,oğlu Abdulmecit'i yanına çağırıp vedalaştı.
Bu arada isyancılar Sancak- ı şerifi ele geçirmek için planlar yapıp hareketlenmişlerdi.
Ancak bu plandan haberdar olan Ağa Hüseyin Paşa diğer paşalara da haber salarak beklenmedik bir saldırı düzenlediler.
Hüzünlü bulutların yoğunlaştığı gündü. Sardılar kışlayı her taraftan sadık askerler . Son bir kez teslim olmaları yönünde haber yolladı Ağa Hüseyin Paşa. Ancak kandan beslenenler bu isteğe ateşle, ateş edilmediği saatlerde küfürle, hakaretle karşılık verdiler.
Padişahtan emir geldi. " Yıkın başlarına kışlayı! " Acıma duyusunu bir kenara bıraktı Paşalar. Toplar büyük bir öfkeyle ateşlendi. Her bir topun ateşlenmesinden sonra feryat yerine küfür sesleri duyuldu.
Belli ki Paşalarda halen biraz merhamet duygusu kalmıştı. Toplar çok da istekli atılmamıştı. Öfkelendi Ağa Hüseyin Paşa. " Bre ne durursunuz yıkın başlarına!" Diye hiddetlenince gülleler ardı ardına düştü kışlaya.
Beş saat boyunca top atışları devam etti. Dörtbinden fazla yeniçeri telef oldu.Tahsin Unal'ın dediği gibi " top kullanmak istemeyen Yeniçerilerin eceli top ile gelmişti."
Sağ kalanlar vardı. Aman dileyenlere aman verilmedi. Sıra şehrin diğer bölgelerinde konuçlananlara gelmişti sıra. Ancak onlar denizde damlaydı.
Deniz kurudu damla buhar oldu. Takıldılar kaçan zorbaların peşine. Yeniçeri avı başlıyordu her köşede.
Istanbul'da ,taşrada ne kadar Bektaşî tarikatı varsa baskın yapıldı. Şeyhleri dört bir yana sürgün edildi. Zaten Bektaşiliğe dayandıklarını söylemek çok da doğru değildi zira " Haci Bektaşı Veli'den yarım asırdan fazla, sonradan kuruldu"ğu söylenir ocağın.
Keçeye pala çalarız diye övünen Yeniçeriler şimdi kafasını çıkarmaktan korkar oldular saklandıkları yerde.
Öldürmek yahut sürgün etmek çözüm değildi Sultan Mahmut için ki bu illetin tekarar hortlamaması için mezar taşlarını yerinden söktürüp un ufak ettirdi.
Mazisi 5 asır öncesine dayanan ve mazide Avrupalıların "Osmanlı Şövalyeleri "dedikleri bu köklü askerî güç "3-5 saatte tarihten silindi."
Bu öfkenin bir sebebi daha vardı. "Bazılarının sünnetsiz bazılarının ise göğüslerinde haç işaretini taşımış olmalarıydı. " Evet bu çok tuhaftı.
Belli ki ocağa kaydedilenlerin büyük kısmı müslümanlığı kabul etmiş görünmüştü. Bu halkı da galeyana getirdi. Ki halk yeniçerileri andıracak ne bir yazı ne de bir sembol görmek istemedi. Sağ kalıp gözlenen binlercesi için ölümden beter bir hayat başlamıştı.
Ancak bu başlangıcın devamı gelmedi.Zira halk onları gizlendikleri yerden çıkarıp teslim etti. 1 haftada 25 bin Yeniçeri yakalanıp hakettikleri çukura gömüldü.
Geri kalan saltanat süresinde Sultan Mahmut 'un , 45 bin Yeniçeri daha öldürdü. Bunlar uslanmayanlardı .Uslananlara zindanlarda yaşam hakkı tanındı.
Ocağın lağvı üzerine hünerli kalemler yazdı bu günü. Keçecizade Izzet Molla şunu yazmıştı.
Tecemmü eyledi meydânı hâhme,
İdüp küfran-ı niğmet nice bâğı,
Koyup kaldırmadan ikide-birde,
Kazan devrildi, söndürdü ocağı.
"Istanbul 'un yeniden fethi " olarak yazmıştı Ahmet Cevdet Paşa. Sultan Mahmut "fethi mubin " demişti.
Bazıları "Vaka-i hayriyye " dedi, bazıları " Vakay-i şeriyye." Bu illetten kurtulmak yetti mi derseniz? sonraki dönemlerde ard arda gelen mağlubiyetler,pek yetmediğini hattâ yeteri sayıda ve talimde alternatif ordu oluşturulamadığı için gerçekten "Hayırlı Vak'a olup olmadığı konusunda tereddüt yaşandığını söylemek gerek.
Bu tür gelişmeler sadece bu topraklarda yaşanmadı. Ahmet Şimşirgil 'in ilettiği üzere bundan bir asır önce Çar Büyük Petro "streltsiy" ( tüfekçi) denilen askeri sınıfı ortadan kaldırmıştı.
-Fkd-
♧
Yorumlar
Yorum Gönder