İnsan Hakları Çalışmasının 'Vaftiz Babası' Kenneth Roth

 

İnsan Hakları Çalışmasının 'Vaftiz Babası' Kenneth Roth

Avrupa’da  böyle biliniyordu Roth. Ancak görevinden istifa ettiğini duyurdu bu günlerde.

Peki Kenneth Roth kimdi ve hangi görevinden istifa etmişti?

Kendisi İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı idi. Başkanlığı sürecinde gerçek anlamda bir insan hakları savunuculuğu yaptığı görüntüsü verse de  Türkiye’nin sosyolojik ve jeopolitik risklerini iyi analiz edemediğinden Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili ön yargılı bir tavır içinde bulunduğu muhakkak.

Ülkemizle ilgili kısma gelmeden önce biraz tanıyalım bu muhteremi:

Kenneth Roth ‘un yönetimindeki İnsan hakları İzleme Örgütü’nün bütçesi 7 milyon Dolardan 90 Milyon Dolara yükselmiş. İlk etapta mücadele ettiği konuların başında ‘çocuk askerler’, ‘iş yerlerindeki tacizler’, ‘misket bombaları’ ve ‘kara mayınlar’ gibi insanlık adına olumsuzluk doğuran konulardı.

Direktör olduğu 1993 yılından bu yana altına imzalarımızı atacağımız birçok mücadelenin içinde  -çoğu zaman oturduğu yerden de olsa- yer aldı.

Örneğin, İsrail’in Filistin’e yönelik şiddet içerikli eylemlerini eleştirdiği için “İsrail için ön yargılı biri” olarak eleştirildi. Hatta “İsrail’e saplantılı” şeklinde haberlere konu oldu. Bir defasında bir İsrail sivil toplum kuruluşu olan ‘NGO Monitor’ tarafından anti-Siyonistleri işe aldığı için yerden yere vuruldu.

Antisemitizm Küresel Forumu'na katılmayı da reddeden Roth, adeta Siyonistlerin hedefi haline geldi. , 2008-2009 Gazze Savaşı sırasında İsrail’i sert biçimde eleştirmekten çekinmeyen Roth İsrail'i eleştiren biri için “İsrail'in savaş suçları işlediğini iddia eden önemli bir halk yüzü” olduğunu söyledi.

İsrail’li sivil toplum örgütleri Roth'un İsrail'e karşı "önemli düzeyde alaycılık, öfke ve köklü düşmanlık" gösterdiği konusunda neredeyse hemfikir

.Roth antisemitizmin her zaman kötü olduğunu  ancak buna İsrail Hükümeti’nin neden olduğunu söylediğinde İsrailliler tarafından adeta linç edildi.

İsrail,İnsan Hakları Örgütü temsilcisini sınırdışı ettiğinde “İsrail, çirkin yönetimler kulübüne katılıyor." Diyerek tepkisini açıkça dile getirdi.

Roth aslında Almanya’da mülteci olan Yahudi asıllı bir aileden geliyordu. Yahudi İsrail Devleti’ni bu denli eleştirmesindeki etkenlerden biri de muhtemelen Nazi Almayasında dedelerinin yaşadıklarını onların ağzından dinelmesi etkili olmuş. Çünkü bir defasında “Ben kötü hükümetlerin yapabileceğinin farkındalığıyla büyüdüm” demişti.

Roth’un sadece Filistin’le ilgili düşünceleri yoktu; dünyanın bir çok yerinde, Ruanda,Mısır,Çin, hatta İsveç gibi ülkelerde yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili fikirleri de vardı.

Örneğin İsveç’te kadınların peçe takmasını yasaklanmasına karşı düşüncesini açıkça söyledi.Tabi kısa sürede  ülkedeki durumu takip etmediğini söyleyerek de bir nevi geri adım attı.

Ayrıca gittikçe yükselen Popülist siyaseti eleştirtirken “yükselen popülizme karşı direnen toplumları” övmekten geri durmadı.

Hatta Fransa’da popüslist siyasete karşı duruş sergilemek için zaman zaman eleştirdiği Macron’u yere göğe sığdıramadı.

Trump için oldukça katı bir duruş sergileyen Rotuh, “Trump, ırkçılığa, yabancı ve kadın düşmanlığına karşı bütün tabuları yıktı. Bu da diğer baskıcı rejimlerin ifşa edilmesini zorlaştırdı” diye bir cümle kurmaktan çekinmedi.

Gelelim Türkiye ile ilgili kısmına..

Tıpkı İsveç’i takip edemediği gibi büyük ihtimalle Türkiye’yi de takip edemeyip uzaktan ahkâm kesen beyanatlarda da bulundu Roth.

Bir  yandan Popülizme karşı bir duruş sergilerken diğer yandan Türkiye’deki popülist siyasetin etkisinde kalmaktan kendini alamadı.

Örneğin “Göçmen anlaşmasına yoğunlaşan Avrupa Birliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anti demokratik uygulamalarını görmezden geldi” demesi tam bir popülist siyasetin esirliği altında söylenmiş bir sözdü.

Türkiye’iyi baskıcı rejimler arasında gösteren Roth’un İsveç’le ilgili itiraf niteliğindeki yanılgısını belirten cümlelerini göz önünde bulundurursak aslında Ülkemizi çok da yakından takip ettiğini söylememiz zor.

Çünkü Türkiye’nin milyonarca mülteciye beklenen yardım gelmediği halde ev sahipliği yapmasını, olağanüstü koşullar yaşayan ülkelere yardımlarda bulunmasını göz ardı ettiği açıkça görülüyor.

Yayınladığı raporda, 15 Temmuz darbesinin ardından getirilen OHAL uygulamasını,ve bu kapsamda amu ihraçlarını, SEÇİMLE BELİRLENEN C. Başkanlığı Sistemi’ni, HDP’li vekillerin veya bazı terör rögütüpropagandası yapan gazeteci kılıklıların hapse atılmasını eleştirirken pek de Türkiye’yi yakından takip ettiğini, sosyolojik ve jeostratejik yapısı hakkında bilgi sahibi olduğunu söylememiz oldukça zor.

Roth'un istifa öncesinde acaba muhtemel bir dünya savaşını engelleme arifesinde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili ne düşündüğünü çok merak ediyorum.

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..