Christopher Columbus’un bize anlatıldığı gibi “Amerika’yı Hindistan zannetmesi” doğru değil, bilakis ne yaptığını bilen acımasız bir sömürgecidir..
En nihayetinde
Columbus'un mektubu Yeni Dünya'da Avrupalıların kolonizasyonunun başlangıcını
müjdeleyen bir propaganda parçası olduğu aşikâr
Christopher Columbus'un bize anlatıldığı gibi “Amerika’yı Hindistan zannetmesi” doğru değil,
bilakis kendisi ne yaptığını bilen acımasız bir sömürgecidir..
Tarihler 1493’ü gösterdiğinde Kristof Kolomb (Christopher
Columbus) Dünyyanın gidişatını değiştirecek bir mektup kaleme almıştı. Mektubu
Kraliyet mali işler sorumlusu Luis de Santangel'e yazmış ve şunları söylemişti:
“Hükümdarlarımız olan ünlü Kral ve Kraliçe'nin bana verdiği
filoyla Hint Adaları'na yelken açtım ve orada sayısız insanın yaşadığı çok
sayıda ada keşfettim"
Bu mektup bir çok Avrupa tarihçileri ve biyografi yazarları
tarafından “"dünyayı gerçekten değiştiren bir yolculuğun ilk raporu"
olarak nitelendirilmiştir. Tabi günümüzde Columbus’un artık Amerika’nın övünülen,
(bazıları için “onursal Başkan”) biri olmaktan uzak olduğunu söylemem lazım. Çünkü
artık Amerikalılar onu “kötü şöhreti” hakkında çok şeyler biliyorlar.
Kendisi zaten Batıya yönelik seyahati sırasında devamlı
Japon adalarına seyahat ettiğini düşünen, yeni bir kıtayla karşılaşacağını
aklının ucundan bile geçirmeyen biri. Ama yine de ; Biyografi yazarı Felipe
Fernandez Armesto onun yolculuğu için “ilk kez Atlantik boyunca ‘geçerli, ticari
olarak sömürülebilir bir rota’ yarattığını ve okyanusun her iki yakasındaki
uzun süredir ayrı kalmış kültürler arasındaki iletişimi açtığını” yazar.
Bizim ders kitaplarında Hint adalarına doğru yola çıkmak
için Batı’ya yelken açtığını bu nedenle “Yeni Kıta”yı keşfettiğinin farkında
olmadığı yazılır ve bu nedenle hafife alınır ama aslında öyle değil;Columbus
pekala ne yaptığını bilen aç gözlü bir sömürge canavarıdır çünkü. Ve o sadece
Hindistana “Batı Denizi”nden bir yol arayan maceracıydı.
Fernandez Armesto, Columbus’un Mektubunda, karşılaştığı
adaların zengin doğal varlıkları övdüğünü ve orada tanıştığı "olağanüstü
çekingen" yerli halkların "o kadar kuşkucu ve o kadar cömert"
olduklarını, "aptal gibi" olduklarını tasvir ettiğini yazmıştı.
En nihayetinde Columbus'un mektubu Yeni Dünya'da
Avrupalıların kolonizasyonunun başlangıcını müjdeleyen bir propaganda parçası
olduğu aşikâr.
“Yeni” olarak görülen bu yerlerin kaynakları artık Avrupa’nın
olacak ve Avrupa ülkeleri sonunda Çin'e, İslam ülkelerine ve Hindistan'a güç ve
zenginlik açısından yetişmeye başlayacak ve aynı zamanda dünyanın her yerindeki
insanları köleleştirip sömürecek.
Columbus’un Hindistan diye Batı’ya yelken açtığının doğru
olmadığını yukarında yazmıştım. O dönemlerde Batı’ya yelken açmaya kimse
cesaret edemezdi. Çünkü daha önce hiç gidilmemiş ve dolayısıyla eve dönüşü
olmamama ihtimali çok yüksek bir seyahat.
Columbus, Doğu’ya seyahat edip de Müslüman denizcilerden
edindiği bilgileri seyir defterlerine işleyen Batılı denizcilerin defterlerini,
ünlü coğrafyacıların eserlerini didik didik incelemiş ve sonunda Dünya’nın
aslında hayal edilenden daha küçük olduğu sonucuna varmıştı.
Çalışmalarını İspanya Kralına sunan Columbus, Kral
Ferdinand II ve eşi Isabella I'i, batıya doğru yelken açabilmesi ve Asya'ya
giden yeni bir deniz yolu bulabilmesi için kendisine bir gemi filosu sağlamaya
ikna etti;bu iknada Portekiz’in Baharat yolunu tekeline almış olması tabiki
etkili oldu.
Yola çıkan Columbus Batı Hint adalarına geldiğinde
kendisinin uzak doğuda olduğunu zannediyordu.Ama büyük bir altın bulma hırsıyla
yolculuğuna iştahla devem ediyordu. Nihayet Columbus, Kanarya Adaları üzerinden
Amerika kıtasına güneybatıdan bir rota çizerek “Dünya'nın hakim rüzgarlarından
yararlanmayı başarmıştı.” Ama neyi başardığının ve nasıl bir “yeni dünya düzeni”nin
temelini attığının farkında değildi.
Nitekim Minnesota Üniversitesi'nden Columbus uzmanı Profesör
William Phillips, "Başardığı şeyi, yaptığının farkında değildi" diye
bir cümle kuruyordu.
Columbus’un mektubunu inceleyen uzmanlardan bir tarihçi, Columbus'un
mektubunun, tanıştığı çıplak Yerli halkı "ormanda basit bir hayat yaşayan
ve dolayısıyla Avrupalıların Amerika ve Afrika'daki halklarla ilişkilerinde
üstlendikleri uygarlaştırma misyonu için olgunlaşmış, suçsuz masumlar"
olarak tasvir ettiğini söylüyor.
Colombus Yeni kıtaya vardığında burada acımasız insan katili
bir vali olarak ününü duyuracak ve Karayipler'deki Taíno halkını sistematik
olarak sömürecek, onları altın çıkarmaya ve sert cezalara maruz kalarak kotalar
uygulamaya zorlayacaktı. Nitekim binlerce kişi Columbus tarafından
köleleştirildi ve satılmak üzere İspanya'ya gönderildi; diğerleri katledildi.
Bazıları ayrıca İspanyolların getirdiği çiçek hastalığı ve
kızamık gibi ölümcül hastalıklara da yakalandı. Kolomb'un gelişinden sonraki
birkaç on yıl içinde Taíno'ların çoğunun kölelik, katliam veya hastalıktan
öldüğü tahmin ediliyor. Avrupalıların Amerika keşfinin oldukça zifiri karanlık
yönleri şimdiki zamanda bile yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve Colombus artık
Amerika tarafından onurlandırılan biri olmaktan gittikçe uzaklaşıyor.
Yani artık Colombus, tarihçiler tarafından "kaşiflerin
ilki olmaktan ziyade sömürücülerin ilki" olarak görülmeye başlanan bir sömürü
canavarı olarak tanınıyor. Ve artık ABD'de Columbus heykelleri ve anıtları
yıkılıyor ve tahrip ediliyor ve de “birçok
eyalet artık Columbus Günü'nü federal bir tatil olarak tanımıyor ve bunun
yerine Yerli Halklar Günü'nü kutlamayı “tercih ediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder