Teolojik sapkınlığın Suriye ayağı
Bezalel Smotrich :”İsrail'in kaderinde
gelecekte Kudüs'ten Şam'a kadar genişleyeceği yazılı.”
Teolojik sapkınlığın Suriye ayağı
Bizim modernlik
öncesi dönem olarak adlandırdığımız Ortaçağ boyunca uluslararası güç
mücadelesinde devletlerin teolojik hedefleri ön plandaydı. Devletlerin bu ön
planda olan teolojik hedeflerin sıcak savaşa dönüştüğü yani din savaşı olarak
gördüğümüz savaşların son versiyonu 30 Yul Savaşları olmuştu.
Bu savaşlar
sonrasında sanıldı ki dünya eski dünya olmayacak yahut uluslararası
ilişkilerdir bir daha din ve mezhep ekseninde şekillenmeyecek; ve aslında Avrupa
Kıtası için düşündüğümüzde evet öyle oldu ama biz bu çağ dışı olarak gördüğümüz
din ve mezhep eksenli savaşların sadece Avrupa’da değil tüm dünya devletleri
için sona erdiğini düşünmüştük ama sözüm ona modern yüzyılın başlangıcı olarak
gördüğümüz Sanayi İnkılabı sonrası yıllarda hiç de öyle olmadı; Çünkü Avrupa’nın
karanlık çağının kalıntısını taşıyan İsrail Devleti kuruldu ve Westfelya ile
getirilmek istenen tüm modern siyasi ve sosyal ilişkileri alt üs etti.
Uslararası
ilişkilerde giderek modernleşen bir ilşkiler ağı beklerken yıllar geçtikçe bu bağnaz devlet sayesinde
özellikle Ortadoğu tam anlamıyla teolojik hayallerin peşinden pervasızca koşan
bir yapıyla karşılaştık. E tabi bu bağnaz siyasi yapıya İran’ı da dahil etmesek
olmaz ama konumuz İran değil..
Her ne kadar “Tanrı
eliyle kurulan bir devlet” olmadığı için bir çok Yahudi tarafından “devlet
olarak” benimsenmese de İsrail Devleti, devleti kuran kadroların bağnazlığı
kendi dindaşlarını dahi dışlamıştır ve “Altı gün Savaşları'ndan sonra da bu
savaşın moraliyle Yahudi Devletinin teolojik saçmalığı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Yani bu savaşı “Tanrının zaferi ”ya da ilahi ve mucizevi bir müdahale yahut
Siyonizm'in onaylanma nişanesi olarak olarak görüp İsrail’in kuruluşunun
“teolojik tasdiki” olarak Yahudi milletine pazarlamışlardır.
Bunu en iyi yapan ilk
başbakanları David Ben-Gurion olmuştu. Devlet yönetiminin her alanında kutsal kitabı referans alan bu
“teolojik deli” uluslararası ilşkilerde de kutsal kitabını devamlı referans
almıştır. O nedenle bu çılgın ve bağnaz kafalar hiçbir modern uluslararası kural
ve yasalara uymazlar.
Bu teo-sapkın
güruhun son olarak açık ve net şekilde dünyaya meydan okuyarak yöneldiği
hedeflerden biri de Suriye oldu.
Geçtiğimiz günlerde
teo-sapkın ordusu Şam’ın 20 km yakınına kadar tanklarıyla gelmişti. En azından
iddia buydu; ki bu iddia hem İsrail medyasında hem de Lübnan medyasında
doğrulanmıştı.
Teolojik sapkınlık
içinde olan bu devletin kendine çizdiği sınıra bakarsak, artık bu devletin ya da bu mafya
yapısının yöneticileri hedeflerini son zamanlarda gizli tutmaktan
artık bir behis görmediklerini anlayabiliyoruz; neticede dünya ekonomisini ve her türlü teknolojiyi
elinde tutan Amerika’yı hiç olmadığı kadar arkasına almış durumdalar.
Suriye’de
muhaliflerin ilerlemesinden ve rejimin çöküşünden ötürü memnuniyetimizi dile getirsek de
çekingenliklerimizi de dile getirmiştik. O çekingenliğimizi haklı gösterecek söz ve
eylemler olmuştu çünkü çok yakın geçmişte. Ve yine muhaliflerin girişiminden
hemen önce Times of Israel’de “ İsrail'in Lebensraum'a İhtiyacı Var"
başlıklı bir makalenin kendi ülkelerinde ses getirmesine bakılırsa endişe duymak
gayet doğal.
Ama tabi bu,
Muhaliflerin İsrail’in direktifiyle harekete başladığı ya da rejimin çöküşünün
bir Siyonist senaryo dahilinde gerçekleştiği anlamına gelmez. Böyle bir düşünce
Türkiye’yi çok hafife alma anlamına da gelir..
İsrail’in nihai hedefini zaten bilmeyen yok. Burda o nihai hedeflerini klişeleşmiş cümlelerle tekrar edecek değilm. Ama birşeyleri hatırlatmamda fayda var:
İsrail’in Suriye
rejiminin çöküşünün olduğu gün vakit kaybetmeden, tanklarını daha önce
gaspettiği Golan Tepelerinden “indirip” Şam’a yönelmesi akıllara İsrail Maliye Bakanı Bezalel
Smotrich’un çok yakın zamanda söylediklerini hatırlatınca ister istemez bir
tedirginlik oluşuyor kafamızda.
Bu Siyonist kafa her
konuşmasında Tevrat'ın Tekvin bölümünün 15. Bab'ında geçen 'vaat edilmiş
topraklar' anlatısına atıfta bulunuyor ve artık onun için İsrail Devleti'nin
egemenliği denizde başlayıp nehirde sona ermemeli.
Ve bu gaspçı teo-sapkın
bakanın "İsrail'in
kaderinde gelecekte Kudüs'ten Şam'a kadar genişleyeceği yazılı. Sadece
Kudüs'ten Şam'a kadar. ”sözünden bu haydut devletin sınır tanımaz pervasızlıklarına devam edeceğini anlamak zor değil.. Bu sapkınların söylemlerinin Esed düşmeden birkaç hafta
önce dile getirildiği düşünülürse İsrail için Tanrılarının vaad ettikleri de
artık yeterli gelmiyor demektir.
Jerome Sesquin'in
yapımcılığını üstlendiği “vaat edilmiş” topraklar safsatasını veya sapkınlığını
işleyen “Israel: Extremists in Power” adlı belgesel karşıma çıktığında izleme çabam
sonuçsuz kalsa da belgeselin İsrail medyasındaki algılanışına baktığımda az çok
nelerden bahsettiğini alıntılarla anlamaya çalıştım.
O belgeselde Smotrich
ve Itamar Ben-Gvir’in Ortadoğu’yu kana bulayan iki kişi olarak bahsetmiş
olmasının yanında parça parça Smotrich
ile söyleşilere vermiş ve o söyleşilerde geçen cümleler olduğu gibi yazıya
aktrılmış..Söyleşide bu sapkın Bakan aynen şunları söylüyor:
Vaad edilmiş
topraklar herkesin bildiği sınırlardan da ötedir. Vaade dilmiş topraklar tüm
Filistin'in yanı sıra Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak ve Mısır, Suudi Arabistan'ı da
içeriyor"
Bu belgeseldeki bu
sapkın görüş aslında sadece Smotrich’un görüşü kalmakla kalmamış tüm kamusal
alanlara işlenmiş bir görüş olmuştur.
Bu adi ve insanımsı
yaratığa sorulan “Gazze halkının açlığı konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna
verdiği aşağılık yanıtı ise ”bu gayet adil ve makul bir çözüm yolu” yanıtını
veriyor.
Neyse ki Avrupa’da
bazı vicdan ve izam sahibi bazı üst düzey yetkililer, mesela AB dış politika
şefi Josep Borrell gibileri bu aşağlığın sözlerini “rezilliğin ötesinde”
şeklinde yorumlayabilmişlerdir.
Ez cümle;Esed’in devrilmesi her nerede planlanmış ve nasıl devreye sokulmuşsa sokulsun-İster İsrail-ABD ortak yapımı, ister Türk yapımı olsun- Siyonizm'in bu sapkın hayallerini kursaklarında bırakacak olan devlet Türkiye olmalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder