Çıkarların çatışma vakti geldi..

 


Çıkarların çatışma vakti geldi..

Türkiye İsrail ilişkileri bizdeki ezberci tayfadan çok daha farklı seyir izliyor İsrail medyası ve İsraillilere göre.

Daha önce “Türkiye İsrail sınırına yaklaşıyor” başlıklı bir yazı yazmıştım ve yaklaşık on gün sonra benzer başlıklı yazıyı bir İsrail gazetesin köşesinde gördüğümde ‘Türkiye’nin İsrail’i endişelendirdiği ’ne yönelik yazımın hiç de hamaset olmadığını gördüm.

Ezberci tayfamızın kendi dünyalarında “yarattığı” Türkiye profili taraftarlarına veya  takipçilerine yönelik hamaset dolu sözler üretmesine kaynak sağlıyor olabilir ama az biraz dış dünyayı “küresel iletişimin” olanaklarını kullanarak takip ediyor olsalar aslında çok daha farklı düşüncelere kapılabilirlerdir.. Mesela bu aralar Suriye’de Türkiye ile İsrail’in çıkarlarının gittikçe daha da çatışmacı bir ortama everildiğini görmeleri pekala mümkündü..

Esad’ın devrilmesine yönelik girişimin olduğu süreçte her iki ülke birbirlerine dişlerini gösterme greği duymamıştı ama hiçbir zaman da dişlerini gıcırdatmak ve bilemekten de geri durmamışlardı. Artık ilk aşama olan Esad gitti ve şimdi dişlerini gösterme vakti geldi.

Esad’ın devrilmesiyle birlikte  1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı yok sayan İsrail’in kendisine yönelik  olası saldırıları minimum düzeye indirmek için Suriye topraklarına yaptığı hava saldırılarında bir çok silah ve cephane depolarının imha edildiğini biliyoruz. Bununla kalmayıp Suriye’yi bölmek adına Amerika ile ortak planlar peşinde olduğunu da.

Bu arada 1974 Anlaşmasıyla ilgili çok kısa br bilgi verim; Buna göre İsrail, Golan bölgesini elinde tutarken, iki taraf arasında Hermon Dağı’nın doğu eteklerini ve Kuneytra bölgesinin bazı kırsal bölgelerini de içine alan 75 kilometre uzunluğunda ve yerine göre 200 metreden 10 kilometreye kadar derinliği olan bir tampon bölge oluşturulmuştur.

Bu bölgedeki ateşkesin korunması ise BM tarafından oluşturulan çok uluslu bir barış gücüne emanet edilmiştir. İsrail, 1981’de Golan Tepelerini ilhak ettiğini açıklamış olsa da başta BM olmak üzere hiçbir ülke bu ilhak kararını tanımamıştır.

Esad’ı devrilmesini fırsat bilen Netanyahu ise  Golan’daki askerlerini ziyarete geldiğinde  Golan Tepeleri’nin sonsuza kadar İsrail toprağı olacağını açıkça ifade etmişti.

Biz Amerika ile ortak planlarına geri dönelim;

 Bu Suriye’yi bölme planında öncü piyonları oluşturan tabi ki  PKK/PYD.

“Kürtleri desteklemek” için daha doğrusu Halep civarında bulunan bazı PKK/YPG unsurlarını muhaliflere karşı korumak için hava saldırıları düzenleyen İsrail aynı zamanda Suriye’de bulunan kimyasal ve biyolojik silah üretim tesisleri ve depolarının tamamını vurmuş ve öncelikle buradan gelebilecek fiziki saldırıların önünün almaya çalışmıştı.

Tüm bunlar olurken Türkiye’nin tabi ki İsrail’in adımlarını dikkatlice takip ettiğini ve Suriye’deki kazanımlarının tehlikeye düşmemesi için de titizlikle hareket ettiğini söylemek mümkün.

Şimdi artık çıkarların çatışma vakti geldi.

İsraillilere göre Erdoğan’ın planlarını kestirmek güç olsa da  çok tehlikeli ve uzun vadede İsrail içi yıkıcı etkileri olacak olan planlar olduğu düşünüyorlar.

Erdoğan’ın bu “çok tehlikeli” dedikleri planlarını uygulamaya koymaması için diplomatik girişimlerde bulunulması gerektiği kendi aralarında konuştukları konu. Onlara göre aksi bir durumda- yani diplomasinin başarısız olduğu durumda- “kendilerince sezilen” planların ve çıkar çatışmaların iki ülkeyi doğrudan silahlı çatışmaya sevk etme  potansiyeli oldukça yüksek.

İsrail’ göre Türkiye’deki “İsrail karşıtlığının öncülüğünü yapan Erdoğan” için kesinlikle bir önlem alınması gerekiyor.

Aslında onlara göre 7 Ekim öncesi olaylarda Erdoğan bölgedeki olayları “bir şiddet dlagası” olarak yorumlamıştı  ve Hamas’a 7 Ekim sonrası kadar destek vermemiş ama 7 Ekim’le birlikte İsrail’in  saldırılarının bir “şiddet dalgası” değil, bir savaş hali olduğunu görünce İsrail karşıtlığına soyunmuştu.

Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Merkezi'nden Türkiye uzmanı Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak bir gazeteye verdiği demeçte “"Erdoğan bu savaşın sadece bir şiddet dalgası olduğunu düşünüyordu. Ancak birkaç hafta sonra İsrail'in Hamas'a karşı topyekün bir savaş yürüttüğünü fark etti. Hamas ile aynı Müslüman Kardeşler ideolojisinden derinden etkilenen Erdoğan, İsrail ile ilişkileri bozmaya başladı." Şeklinde bir yorumda bulunuyordu.

Aslında Erdoğan’ın 7 Ekim sonrası yaptığı şey İsrail karşıtlığından öte insanlık onurunu kurtarma mücadelesi ve söylemiydi. Bunu anlamak için Siyonist olmamak tek başına yeterliydi. Zira Siyonizm’in onuru yoktu ve bu nedenle Erdoğan’ı anlama gibi bir dertleri de bulunmuyordu; ne siyasilerinde ne de entelektüellerinde..

Tabi son gelişmeleri Erdoğan’ın İsrail karşıtlığını kendi ülke menfaatiyle birlikte ele alıp İsrail’in menfaatlerine aykırı hareket etmesine yönelik bir dizi önlemler almaya başladığını az çok biliyoruz.

Bu önlemelerin başında tabi ki Suriye'deki ABD destekli Kürt gruplarının ne pahasına olursa olsun özerkliklerine kavuşturulmaması var.

Kendi medyalarında söylendiği üzere  “İsrail, Kürtlerle yıllarca gizli ilişkiler sürdürdü ve onları ortak düşmanlara karşı olası bir müttefik olarak gördü.” 90’lı yıllarda  Türkiye’deki herkesin ama herkesin bildiği ama ispatlayamadığı bu durumu şimdilerde kendilerinin dile getirmesi iki ülke arasında iplerin tamamen kopma noktasında olduğunu gösteriyor.

Jarusselam Post’a göre Türkiye, İsrail ile sınırı paylaşan Suriye'deki etkisini daha da sağlamlaştırmayı hedefliyor.  Gazeteye göre yıllardır, resmen savaşta olmasına rağmen, sınır “İsrail'in en sessiz sınırlarından biriydi.”  Şimdi, “Türkiye coğrafi olarak İsrail'e yaklaştıkça, bu sessizlik bozulabilir.”

İsrailli birkaç önemli analistin analizlerine yer veren başka gazetelere bakıldığında ortak analiz şu: "İsrail ile Türkiye arasında gelecekte bir askeri çatışma olasılığı var."

Bir başka haber sitesine demeç veren ve yine bir Türkiye uzmanı olan Prof. Efrat Aviv son durum için şunları söylüyor:

“Türkiye Suriye'deki çıkarları konusunda çok kararlı ve Erdoğan oradaki etkisini pekiştirmek istiyor, oradaki yeni hükümetin kendi sponsorluğunda olmasını hedefliyor. Bu, Suriye toplumunun Türkiye yanlısı olması için Kürt bölgeleri de dahil olmak üzere büyük yatırımları içeriyor. Türkiye, Kürt bağımsızlık isteklerini tamamen bastırmak istiyor.

“Erdoğan iktidarda olduğu sürece, ilişkide iyi bir şey olmayacak ve daha da kötüye gidecek. Yerine İsrail'e karşı daha az eleştirel bir rejim geçse bile, İsrail'e yönelik eleştirilerin azalması zaman alacak,”

Türkiye toplumunun İsrail'e yönelik zehirli kamuoyu görüşünü değiştirmesi zaman alacak çünkü Türkiye'deki İsrail karşıtı ve Siyonist karşıtı duygu çok güçlü.

İsrail, Türkiye ile bir çatışma pahasına bile olsa İran'ın kuzey sınırlarında olmasına izin veremez.Tıpkı Türkiye'nin Suriye'yi işgal etmesine izin verdiği gibi, İsrail'den güçlerini oradan çekmesini talep edemez ve İsrail'in çıkarlarını koruması gerekir.”

Ama “Düşmanlarla çevrili İsrail için başka bir düşmana ihtiyacı yok.”diye de bir tavsiyede bulunmaktan kendini alamıyor.

Erdoğan’ın planlarından birinin de Suriye’deki yapılanmayı tamamladıktan ve Suriye Ordusunu oluşturduktan sonra onlar aracılığıyla İsrail’in Suriye topraklarından özellikle Golan Teperlerinden çıkmasını sağlamak olduğu söyleniyor.

Evet bize göre bu mümkün. Erdoğan oldukça sabırlı ama aynı zamanda kararlı bir lider. Yeri zamanı vakti geldiğinde belki de İsrail’in Golan’daki askerleri de “bir gece ansızın”dan nasiplenebilir; kim bilir!..

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..