-Bir Padişahın Hazin Sonu- ( Şeyhülislam Arif Efendi Sultan Mustafa’nın ayaklarına kapanarak “ Sultanım kafese gidiniz, Selim gelsin ” diye yalvardı…)

 -Şeyhülislam Arif Efendi Sultan Mustafa’nın ayaklarına kapanarak “ Sultanım kafese gidiniz, Selim gelsin ” diye yalvardı…-

-Bir Padişahın Hazin Sonu-
Hırs mı dersiniz ihtiras mı dersiniz ne derseniz deyin ama bunun insanı doymak bilmeyen bir canavara dönüştürdüğünü bilmek en önemlisi.. Gerek umum tarihinde gerek kendi tarihimiz de hırsının kurbanı olanlarla doludur. Karıncanın şeker içinde ölmesi gibidir sonları.
Elbette Wde’in dediği gibi her küçük solucanda bile bir fil olma arzusu vardır. Ama anlamsız hırslar da çoğu zaman aslanı fare yapar maalesef.
Hırsına yenik düşen bir Osmanlı Padişahından bahsedeceğim çok kısa. Sultan 4.Mustafa.
Babası 1.Abdulhamit,Özi Kalesi’nin Ruslara kaptırılması ve Rusların da burada akıl almaz katliamlar yapması gibi elim hadiselerden çok etkilenmiş ve üzüntüsünden beyin kanaması geçirerek vefat etmişti. Hatta ölümündeki bu acı detayın yanında ÖziKalesi’nin düşmesi sonrasında bizzat kaleme aldığı hatt-ı hümâyûn insanı ağlatacak kadar manalıdır. Şöyle ki:
“Özi’nin düştüğü takriri âlimallah beni yeniden kederlendirdi; bu kadar Müslüman erkek, kadın, küçük ve büyüğün kâfir elinde kalması beni mahzun eyledi. Yârab! Sen Mâlik’ül-mülksün. Senden niyazım, ölmeden bu beldeleri tekrar Müslümanların eline geçtiğini bana göster”.
İşte böylesine vatan ve millet düşkünü bir babaya sahip olan Mustafa’ya babası, iyi bir tahsil vermek için çok çabaladı. Ancak Mustafa babası kadar azimli, kararlı ve milletin dertleriyle dertlenen biri olmadı, olamadı.
Şehzadeyken bir an önce tahta çıkmayı kendisine hedef koyan Mustafa bu uğurda kendisine evladı gibi muamele yapan 3.Selim’nin tahttan indirilmesi için tüm oluşumlara destek verdi. Bu oluşumlardan biri de Kabakçı Mustafa’nın etrafında topladığı yenilikçi karşıtlarından oluşan cahil kalabalıktı.
3. Selim oldukça iyi niyetli, bir o kadar da tarihçilerin üzerinde ittifak ettiği bir saflığa sahipti. Herkes için iyi düşünen ve asla kimseden herhangi bir şey için şüphelenmeyen bir kişiliğe sahipti. Oysa Devlet adamlığı ki o dönemde özellikle, devamlı şüphe içinde olup tedbirli olmayı gerektiriyordu.
Nitekim Kabakçı gibi cahil, bir o kadar da ağzı laf yapan biri etrafına topladığı çapulcularla büyük bir isyan başlattı ve koca padişahı tahtından indirmeyi başardı.
Padişah tahttan inip yerine 4.Mustafa geçince yenilikçiler Alemdar’a başvurarak, Alemdar’ı 3.Selim’in bu devlet için gerekli olduğuna ve tekrar tahta çıkarılmasına ikna ettiler.
Alemdar Mustafa Paşa on beş bin askeriyle 28 Temmuz Perşembe günü Bab-ı ali'ye geldi ve Sadrazamla görüştükten sonra "Bre herif, Mühr-i Hümayunu ver" diyerek mührü elinden aldı ve Sadrazamı konağına yolladı.
Bir yandan da adamlarından birini Kabakçı üstüne yolladı ve boğaz nazırlığına getirlen Kabakçı’yı öldürttü.
Daha sonra askeri ile Topkapı Sarayı'na girdi ve Kubbealtı önünde durup, durumu Mustafa’ya bildirmesi için kişileri görevlendirdi.
Darüssaadeağası Mercan Ağa, Sultan Selim'in “ dışarıya çıkarılacağını, kendisinin de kafese teşriflerini tebliğ ettiğinde, IV.Mustafa "olmaz, ‘tiz darüssade ağası bendolunsun’ diye emretmiş, Mabeynci İbrahim Bey, derhal Darüssaade Ağasını bir odaya kapatmıştır.
Şeyhülislam Arif Efendi Sultan Mustafa’nın ayaklarına kapanarak “ Sultanım kafese gidiniz, Selim gelsin ” diye yalvardı. Bu yalvarışın etkisinde kalan Mustafa kafese dönecek iken Başçuhadar Fettah ağa “razı olmayınız” diye işaret etti.
Bu sırada Alemdar’ın bir takım sorunlarla uğraşmasını fırsat bilen Sultan Mustafa Şeyhülislam’ı huzurundan kovup kapıları kilitledi ve derhal amcası Selim ve kardeşi Mahmut’un öldürülmesi emrini verdi.
Bu emri yerine getirmek için Başçuhadar Fettah, Bostancı Deli Mustafa ve 4 diğer saray görevlisi Sultan Selim'in dairesine girdiler.
Ancak bu sırada bulunduğu dairenin kubbesine çıkan Selim büyük bir hata yaptı. Buradan Ağalar dairesine inmesi halinde kurtulacak olan Selim tekrar dairesine girince "ol hain-i din ü devlet ve kafir-i küfran-ı nan-ı nimet olan melunlar, üzerine hücum eder ve boğazına urgan takarak boğmaya çalışıtılar,” ancak urgan beklenmedik şekilde koptu.
Tekrar ip getirip yine boğazına taktılar; bir ucundan Başçuhadar Deli Fettah, diğer ucundan "elleri nişanlı"-dövmeli olan- bir bostancı tutup çekmeye başladılar.
Cevdet Paşa, III.Selim’in "aman bana kıyma" diye " bostancının elini öpmesine rağmen bostancının merhamet etmediğini yazar. Bu bilgiyi de olayı görüp olduğu yerde donup kalan 2.Mahmut’un sırkaâtibinin yazdığını dile getirir.
Sır kâtibin sonraki cümlesi daha da dehşet vericiydi. 3.Selim’i boğarak öldüremeyen caniler daha sonra darp edip şişleyerek öldürüyordu.
Alemdar Selim’i beklemekten sıkılmış olmalı ki harekete geçip kapalı kapıları kırarak içeri girdi. Ancak kendisine Selim’in öldüğü haberi verildi. Almdar buna çok üzüldü ve " kanı cenaze göreyim ve mübarek kademine yüzler süreyim; kafir arab en sonunda edeceğin bu muydu, tiz varup cenazeyi getir" diye bağırdı. Nihayet cenazesi getirildi ve Alemdar , Sultan Selim'in yüzündeki örtüyü kaldırıp uzun uzun baktı.
Alemdar, hayatında kendisini görmediği için, etrafındaki devlet ricaline, "Sultan Selim bu mudur" diye sordu, "evet budur" cevabını alıca da gözleri kan çanağına döndü.
Hemen ayaklarına kapanıp, "Vay Efendim, seni iclas içün bu kadar yerden şedd-i rahl idüp gelmiş iken şu gözlerim seni bu halde gördü" demiş ve bu cinayetin içoğlanlarınca işlendiği zannıyla " bre gidi kafir-i küfran-ı nan-ı nimet içoğlanları, böyle dağmenendi gazi bir padişaha kafir bile kıymaz; urunuz şu kahbelere , Enderun-u Hümayun içinde asla zi-ruh kalmasun" diye etrafa emirler yağdırdı.
Birinci İmam Ahmed Efendi, paşanın ayaklarına kapanarak;
" aman efendim ağaların medhali yoktur, anlar tavuk mesabesindedirler , Padişah-ı alemin cemalini binişinden binişe görürler. Kaldı ki Sultan Selim merhumun mahall-i süknası kangı tarafta olduğunu dahi bilmezler, bir kaşık kanlarına girmeyiniz" diye yalvararak Alemdar'ın sarayda bir katliam yapmasına engel oldu.
Derhal emir verildi Mahmut için. Mahmut ve annesi Selim’in öldürüldüğü odanın yanındaki odadaydı. Ancak cellatlar ona yöneldiğinde Şehzadenin adamları Kasım Ağa ve Cevriye Hatun zor bela Mahmut’u kaçırmış ve heryeri yara bere içinde kalmıştı.
İşte yara bere içinde bir halde Alemdar’ın yanına getirilen Mahmut’a derhal biat eden Alemdar kendini sadrazam olarak ilan etti ve sarayda bir süre karışıklığa son verdi.
Hırsıyla bu kadar elim hadiseye neden olan Mustafa ne oldu peki? Kısa süre kafesinde kaldı. Ancak hiçbir suç cezasız kalmazdı. Hele ki Hanedandan biri suç yahut hata işlemişse..
-Fkd-






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zelensky ve Kolomoisky..

Ne ara insanlığınızı kaybettiniz! “Benden Olmayan Herkes Ölsün” Duygusu

Kürt Sorunumu Terör Sorunu mu?

Mossad & CIA işbirliği mi?

Üç harfli İngiliz piyonları: SAS

Uyanış Büyük Türkiye

Sosyal Medya

Neden Bir “15 Temmuz Yasası ”Çıkarmayalım ki!

2022’nin Eğitim Sitemini 1924’ün Kanunlarıyla Yürütemezsiniz..